Rubil GÖKDEMİR
Punto:
Dinle
BÜTÇE HARCAMALARINDA TASARRUF MÜMKÜN MÜ?
2019 yılının ilk beş ayına ait bütçe gerçekleşmeleri her ay açıklandıkça ve bütçe açıkları büyüdükçe, bu rakamları takip eden hemen herkesin aklına kamu harcamalarında neden tasarrufa gidilmiyor sorusu geliyor.
Tabi ki, bu sorunun her vatandaşın aklına gelmesi ve hatta kızgınlıkla bu soruyu sormasından daha doğal bir şey olamaz.
Ancak bütçe harcamalarını kısmak veya bütçede öngörülen açıkların içinde kalabilmek ve kamunun tasarruf edebilmesi gerçekten mümkün müdür? Burada kastettiğimiz tasarrufun, anlamlı bir oranda olmasından veya kayda değer miktarlardan bahsettiğimizi önemle vurgulamak isteriz. Yoksa, tabi ki her türlü harcamadan, az da olsa tasarruf edebilmek mümkündür.
Aynı şekilde zaten kolay bir çözüm olarak ilk anda hepimizin aklına gelen "kamunun tasarruf etmesi" yönündeki dileklerin, gerçek yapısal meselelerin üstünü örtmek gibi bir yönünün bulunduğunu da, bu vesileyle ifade etmeliyiz.
Şimdi asıl konumuza dönecek olursak; peşinen ifade etmeliyiz ki, 2019 yılına ait 960 milyar TL'lik harcama ve 880 milyar TL'lik gelir bütçesinin alt kalemlerine bakmak zorundayız.
Öncelikli olarak 960 milyarlık HARCAMA BÜTÇESİNİN % 75'lik kısmı üzerinde hangi hükümet olursa olsun, politik tercihte bulunmak veya tasarruf etmek gibi keyfiyete sahip değildir.
Bu türden harcama kalemlerini ayrı ayrı saymak, bu yazının kapsamını aşacağından, ana başlıklar halinde ifade etmemiz gerekecektir.
Kamu harcamalarının %75'ini oluşturan;
* 4.527.000 kamu çalışanının maaş, vergi ve SGK giderleri,
* Sosyal Güvenlik Sisteminden maaş alan 13 milyon emekliye yapılan ödemeler,
* SGK sağlık sigortası primini ödeyemeyen 8 milyon kişinin prim ödemeleri,
* Sisteme kayıtlı çalışan sayısının 19 milyonla sınırlı olması ve 1,6 çalışana 1 emekli düşmesi şeklindeki çok kötü bir oran sebebiyle, sosyal güvenlik sisteminde meydana gelen açıklardan dolayı yapılan transferler,
* Yaklaşık harcama bütçesinin %7'sine denk gelen sosyal yardım ödemeleri,
* Savunma, güvenlik, adalet, eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi için yapılan zorunlu transferler,
* Kamunun nihai tüketimleri kapsamında mal ve hizmet ödemelerinden oluşmakta olan bu harcamalar üzerinden herhangi bir tasarruf yapmak zaten mümkün değildir.
Parasal olarak bu harcamaları ifade edersek, 960 milyar x %75= 720 milyar TL demektir.
Harcama bütçesinden geri kalan %25 veya 240 milyar TL'lık kısmın içinde yaklaşık 90 milyar TL'lik yatırım harcamaları ve 2019 için öngörülen 120 milyarlık faiz ödemesini de dikkate aldığımızda, geride kalan miktar olan 30 milyar TL üzerinden ne kadar tasarruf yapılabilirse, ancak böyle bir küçük tasarruftan bahsediyoruz demektir.
Yine detaya girmeden, GELİR BÜTÇESİNİ incelediğimizde ise; toplam vergilerin %71'nin nihai tüketim harcamaları üzerinden alınan DOLAYLI VERGİLER olduğunu, doğrudan alınan KURUMLAR VERGİSİ olarak toplanan verginin, ihtiyaç sahiplerine (yaklaşık 18 milyon kişi) ödenen % 7'lik "sosyal yardım harcamalarını" ancak karşıladığını ifade etmeliyiz. Diğer doğrudan alınan vergilerin büyük bir kısmının da "çalışanların" maaşlarından kesilen vergiler olduğunu, geri kalan yaklaşık %10'luk miktarın ise MTV, DV, Harç ve benzeri vergiler olduğunu hatırlatalım.
Bilindiği üzere, hane halklarının tüketim harcamaları 2018'in son üç ayında %9,8 ve 2019'un ilk üç ayında %4,7 oranında düştüğünden, %71'lik ana vergi kaynağı olan "dolaylı vergi" gelirleri de düşmeye devam edecektir. Her ay açıklanan mal ve ürün satışlarındaki düşüş oranlarını takip eden herkes ne dediğimizi daha iyi anlayacaktır.
ÖRNEK; 2018-2019 Mayıs ayları nakit dengesi:
Gelirler; 2018'de 86,1 milyar, 2019'da 74,2 milyar TL'ye düşmüş
Giderler; 2018'de 66,0 milyardan, 2019'da 88,9 milyar liraya çıkmış.
Tam gaz bütçe ve nakit açığı artmaya devam ediyor.
GELİRLER AZALIYOR, GİDERLER ARTIYOR...
Yazımızın konusuna dönecek olursak, muhalif veya muktedir fark etmeksizin bu konuda fikir beyan eden herkes, "KAMUNUN TASARRUF" yapması gibi kolay bir tedbir ve çözüm varmış gibi, sistemin artık tıkanmış olduğunu, bu haliyle bu ekonominin iflâh olmayacağı gerçeğini gözümüzden kaçırmak istemektedirler.
Bu vesileyle tekrar ediyorum ki, mevcut harcamalar üzerinden tabi ki tasarruf yapılabilir ama bu hususun derdimize deva olacak bir çözüm olarak sunulması söz konusu bile değildir.Tek başına çareyi burada görmek ve aramak, geniş kitlelere yönelik sadece bir kandırmaca girişimidir.
Sizleri ayrıntılı rakamlara boğmadan ortaya koyduğumuz üzere, üretime, yüksek teknolojiye, eğitime, hukuk devletine ve demokratik bir sistem alt yapısı olmaksızın bu YANAŞMA DÜZENİNİN devam ettirilmesine imkan kalmamıştır. Çünkü bu düzen, zenginlik ve katma değer üretmediği gibi kamu kaynaklarının ve mevcut imkanların yağmalanmasına dayalı haksız bir sistemdir.
Aynı nüfusa sahip olduğumuz Almanya'da kayıtlı 44 milyon çalışanın sağladığı, katma değer ve vergi üreten bir istihdam oranı varken, çoğu açlık sınırında ücret alan 19 milyonluk kayıtlı çalışan sayısıyla ne zenginlik, ne de vergi üretemezsiniz.
Rubil GÖKDEMİR