İsmet TAŞ
Punto:
Dinle
Değerli okurlarım, sizlerle paylaştığım düşüncelerimi okurken, hangi partiyi savunursanız savunun veya hangi ideolojinin taraftarı olursanız olun, lütfen tarafsız, objektif bir anlayışla okumanızı istirham ediyorum. Hepimiz bu topraklarda yaşıyoruz. Ülkemiz üzerinde oynanan her oyun bizi, çocuklarımızı, torunlarımızı yakinen etkilediğini lütfen unutmayın! Bu yazıyı yazarken asla her hangi bir ideoloji veya partinin etkisinde kalmadan, kaleme alındığının bilinmesini istiyorum.
Hep birlikte son yıllarda olan siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel olaylara kısa bir özet yaparak bir fotoğraf çekelim.
Her şey IMF ye olan borcumuzun bittiği ve borç verdiğimiz Mayıs 2013 de gezi olayları ile başladı. Hiçbir mantıklı gerekçesi olmayan bu eylemlerin sonucunda, 2013 de % 4,5 olan faiz oranları % 24 e kadar çıktı, enflasyon % 6 iken bugün, % 11 lerde, dolar 1.80 iken bugün 5.95 TL lerde, kişi başına düşen milli gelir 12 bin dolardan 9 bin dolara düştü, o dönemde borsa 93 binden 75 bine düştü, yabancı yatırımcı o günlerde 8 milyar dolar dışarıya para götürdü. (Bu günkü rakamlarla 30 milyar dolar) Büyüme hızı 4.2 den 1.5 lere geriledi. İşsizlik % 8.5 den 12-13 lerde. Dış borç stoku net 214 milyar dolardan, 268 milyar dolara yükseldi. Gezi eylemleri ve 17-25 Aralık’ın Türkiye’ye maliyeti 152 milyar dolar!
Gezi eylemleri, yakalanan onlarca yabancı ajan, 17-25 Aralık operasyonları, 15 Temmuz, Batının ekonomik saldırıları bunları üst üste koyduğumuzda, KARANLIK BİR EL Türkiye’yi çökertmek için elinden geleni yapıyor!
Sosyal olaylara baktığımızda, keyif verici maddeleri kullanıcıların sayısı ve yaş grupları ürkütücü seviyede, fuhuş, hırsızlık, her türlü ahlaksızlığın boyutları korkunç düzeyde. Resmi rakamlar bile bize tehlikenin boyutları hakkında bilgi vermektedir. Tarihin hiçbir döneminde, yüzde 600, yüzde 700 arttığı dönemler yaşanmamıştır. Kadın cinayetleri, tacizler, her türlü şiddet ayyuka çıkmış durumda. Mülteci akını ise ayrı bir sıkıntı. Yine KARANLIK BİR EL bütün bunları körüklemek için elinden gelini yapıyor. Örneğin LGBTİ meşrulaştırmanın yanı sıra Türkiye’de yakalanan uyuşturucu madde, bütün AB ülkelerindeki uyuşturucudan çok daha fazla.
Kültürel olaylara baktığımızda kelimenin tam anlamı ile facia. Deizm hortladı, doludizgin gidiyor. Hristiyanlık propagandasını bizzat yapar hale geldik. Öyle ki Türklerin İslam’a yapmış oldukları hizmetleri anlatmaya bıraktık, sosyal medyada Türklerin İslam’a girmeden önceki uydurulmuş! Mitolojilerini ve yaşam tarzlarını ön plana çıkarır olduk. 21 Aralık’ın Nardugan Bayramı olduğunu, Noel Baba efsanesinin temelinde beyaz sakallı iyilik meleği, “Ülgen” olduğu yaygın şekilde anlatılmaya başlandı. Bunlar bu gün, Roma imparatorluğunda Satürn Alya, Yunan toplumunda Dionysos adıyla kutlanır. Yine uydurulmuş Türk Mitolojisinde, ölümsüzlüğün sembolü kutsal sayılan akçam ağacı dilek ve isteklerini kırmızı kurdeleler ile bağlamaları anlatılır oldu. Aynen Sümer geleneklerinde olduğu gibi. Güneş, tanrı sayılmasa da kutsal sayılırdı. Bütün bunlar 325 yılında İznik’te toplanan konsül tarafından Hristiyanlık Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Bitti mi hayır! Kış babası Ayaz Ata, torunu Kar Kızı öğrendik! Peki ya, “Göklerdeki babamız, adın kutsal kılınsın” sözlerine ne demeli! Dikkat edildi ise, 31 Aralıkta Kutlanması gereken, Hz. Peygamberin Mekke’nin Fethini, Selahattin Eyyubi’nin Kudüs’ün fethini değil, eski Türklerdeki uydurulmuş mitolojilerini ve Hristiyan kültürlerini ön plana çıkarma gayretleri hat safhada.(Bu inanışların Türk Kültüründe olmadığı, Rusların vatandaşlarına sunulmuş bir figür olduğu, bununda Türkistan halkları tarafından kabulünü sağlamak amacıyla uydurulduğu, tarih bilimcileri tarafından ifade edilmektedir.)
KARANLIK BİR EL, söylem, baskı, eğitim, yazılı ve görsel basınlarıyla, müzik, film ve dizileri ile insanımızı, önce indirilen değil uydurulan dine inandırmaya başladılar, sonra deizmi damarlara şırınga yaptılar, sonrada İslam’ın sancaktarlığını yapan Türkleri değil, Türk Kültürü diye yutturulan mitolojik masalları anlattırıyorlar!
Ve tarafsız bir gözle son olarak siyasi olaylara bir bakalım kısaca. Bu ülkede on yıllarca Sağ oylar % 70, sol oylar % 30 dur. “KARANLIK BİR EL” bu oranı değiştirmenin ötesinde, kendi iktidarı için düğmeye bastı. Peki hedef kendisi için kimi iktidara getirmekti!? Öncelikle CHP yi HDP eleştirmeye başladılar. (Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalırsa Selahattin Demirtaş’ın Başkan Yardımcısı yapılacağı söylemleri, HDP ile son derece ciddi, sıcak ve yakın ilişkiler, CHP’nin bazı siyasetçilerinin sürekli HDP söylemleri ile siyaset yapmaları, samimi CHP illerin bütün tepkilerine ve karşı çıkmalarına rağmen).
MHP yi böldüler İYİ Parti doğdu ve HDP leşen CHP ye yanaştı. Ak Partiyi bölerek iki parti çıkarttılar ki muhtemelen bu iki parti çok rahatlıkla bu cenahta yer alacak. Dikkat edilirse samimi CHP li vatandaşlarımız tarafından şiddetle karşı çıkılan HDP ile dirsek teması bütün hızıyla sürüyor. HDP li siyasetçilerin, CHP ile olan gizli ittifaklarını deşifre etmelerine rağmen.
Yani, “KANLIK BİR EL” HDP yi parti olarak olmasa da eylem olarak iktidara getirmeye çalışırken, milleti temsil eden partileri parça parça bölerek, güçsüzleştiriyor veya etkisiz hale getiriliyor. Böylelikle, Ülkeyi, çok küçük rakamlarla iktidarın el değiştirdiği siyasi bir ortama getirdi. Bu olaya kimse dikkat çekmiyor. Bizim burada ki hedefimiz asla siyasi bir partiyi hedef almak veya yanında olmak değil, Türkiye de farklı siyasi bir oluşum var ve bu oluşum değişik argümanlar kullanılarak yapılıyor, biz sadece buna dikkat çekmek istedik. Bu siyasi gidişin sonucu korkunç ve ürkütücü. Bu gidişatla terör örgütünün ülkeye hâkim olması içten bile değil. Dikkat edilirse partiler daha resmileşmeden inanılmaz reklamları yapılıyor. Hiçbir şekilde ihtiyaç olmadığı halde, Türk Siyasi hayatında etkili bir şekilde yerlerini almaları sağlanıyor. Peki, kırk yıldır, elli yıldır bu ülkede siyaset yapan partiler görmemezlikten gelinip yok farz edilirken, yeni partilerin bu kadar reklam yapılarak siyasi hayatımıza sokulmasını nasıl açıklayalım? Demokrasinin gereğimi diyelim, yüze yakın parti var iken!
Evet, O KARANLIK EL, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi yönden, Türk Milletini, Devletini, bölmek, parçalamak ve yutmak için ilmek ilmek çalışıyor. Öyle derinden ve farklı yollar kullanılarak yapıyor ki, hiç kimse kısa zaman sonra parçalanıp yutulacağımızı göremiyor!
Kim mi O KARANLIK EL? Gezi olaylarını kim yaptırmışsa, 15 Temmuz kimlerin vasıtasıyla gerçekleşmişse, ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal saldırıları kimler yapıyorsa, O KARANLIK EL o el dir!!!
Bir şeyi net bir şekilde görelim. Bizi, biz ile vuruyorlar. Tek bir kurşun atmadan, tekbir kuruş harcamadan, bizi bizimle yutmaya çalışıyorlar.
EY TÜRK MİLLETİ! İŞGAL EDİLİYORUZ! İŞGAL EDİLİYORUZ! İŞGAL EDİLİYORUZ! AYAĞA KALK!
Üstat Necip Fazıl ne güzel özetlemiş;
“Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!”
İsmet TAŞ – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı