Yunus EKŞİ
Punto:
Dinle
Bu Sözleşme Milli Vicdanı Harekete Geçirmelidir
2011 yılında Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı İstanbul Sözleşmesini imzaladık. Bu konuda temel örnek alınan yer Kuzey Avrupa ülkeleri. Bu konuda örnek aldığımız Finlandiya, tecavüzlerin en çok olduğu ülke olarak 50 ülke arasında 4. Sırada. Danimarka’da 50 bin kadın tecavüze uğruyor. Norveç’te iki evden birinde yalnız yaşayan insanlar var. İzlanda’da çocukların % 65 evlilik dışı ilişkilerle babasız doğuyor.
2000 yılında Türkiye’de 13 evlenmeye karşılık bir boşanma olurken, 2018’de Türkiye’de 3,9 evlenmeye karşılık bir boşanma gerçekleşiyor artık. Sürekli artan boşanmalar 140 bine yıllık dayanmış. Bu her yıl 140 bin aile dağılıyor demektir.
Sormak lazım; hükümetin başarısı borçlanarak yol, köprü yapmanın yanında tuvalete öncede ‘’1 milyon TL ye gidiyorduk (altı sıfırı attık) şimdi 1 TL ye gidiyoruz ‘’başarısı dağılan Türk Aile yapısını kurtarabilecek mi?
Aileyi ve toplumu çökertme planlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi, Ak Parti’nin mahareti olarak bu toplumun başına bela edilmiştir. Bugün birçok Ak Partili milletvekilinin de itiraz ettiği bu sözleşmenin feshi edilmesi gerektiğini açık açık söyleniyor. Cumhurbaşkanı bunun bir nas olmadığını değişebileceğini mesajını vermesi sözde kalmamalıdır.
İstanbul Sözleşmesi için direnen Mor Çatı, KADEM gibi Sivil toplum örgütleri elbette bir takım gerekçeler açıklayarak kamuoyunda anlatıldığı gibi durumun olmadığını söyleyecekler. Nasılsa halk açıp bu sözleşmede kullanılan dili doğru kavrayamayacaktır. Kavrayan, toplumu düşünen yazar çizer takımı da biraz bağırır sonra susar düşüncesi hakimdir. Ama bu böyle olmayacak. Halkta bu konuda çok ciddi bir uyanış var. Bunu Ak Parti düzeltmediği taktirde, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmesi için yeterli bir sebep olacaktır.
Boşanma hukuku ile ilgili oluşturulan büyük yanlışlıkların giderilmesi için; Ak Parti, neden Allah’ın boşanma konusunda koyduğu ilkeleri hiç yasalaştırma gayretine girmiyor?
Avrupa ve laikler ne der? Diye düşünen Ak Parti yönetimine; Allah ne der? Diye düşünmeyi tavsiye ediyoruz. En azından burada çok hukuklu bir sistemin getirilmesi gerekmektedir. Müslümanlar boşanma sonrası bağlayıcı hukukunu, vahyi den yasalara taşınmasını istemesi bir inanç özgürlüğüdür. Bu konu ayrıca incelenmesi gereken bir konu olduğu için şimdilik geçiyoruz.
Batının aile yapısı İstanbul Sözleşmesi gibi birçok yasalarla çökertilmiştir. Küresel finansın yeni dünya düzenindeki Tek devlet tek halk projesine İstanbul Sözleşmesi hizmet etmektedir.
Türkiye’de 2009 -2014 yılları arasında çalışmalarla ilgili bakanlığın logosunu taşıyan bir çalışmanın tespitler ve öneriler kısmında ’’ Aile Kadın için güvenilir yer değildir’’ ibaresinin oluşu manidardır.
Kadın kendi kocasının yanında güvende olmayacak, kendi çocukları yanında güvende olmayacak ta nerede güvende olacak?
Bu sözleşme, kadını güçlendirmek için erkeği çökertmeyi hedeflemiştir. Evden uzaklaştırma cezaları sudan bahanelerle ile yaşanır bir gerçeklik oldu. Aile içi kadına şiddeti önlemek bir yana dursun % 700 üzerinde suçlarda artış olmuş. Kadının ev işlerini yapmaya zorlanamayacağı, sözde pozitif ayrımcılık yaklaşımı ile kadının doğal annelik karakterine özgürlük adında müdahaleler yapılıyor.
Kadın cinayetlerinde sadece 2016 yılı ile 2018 yılı arasında % 30,6 artış var. Bu 1184 kadının öldürüldüğünü gösteriyor.
Ekonomik özgürlük adına kadının çalışması gerektiği söylenirken, boşanma durumunda kadına süresiz nafaka gibi bir hak vererek, adeta hem Allah’ın koyduğu ölçüye isyan edilmiştir. Hem de ödenemez nafakanın hukuksal sürecini başlatarak hapis haneler nafaka mağdurları ile dolmuştur.
Kocadan para alan kadının onurunun incindiğini söyleyenlerin, boşanıp başka bir erkekle evlendikten sonra, sürekli boşandığı adamdan para alması onurunu incitmiyor mu !?
Evli kadın kocasına muhtaç olamaz ama boşanan kadın eski kocasına muhtaç olabilir mi?
Bu tamamen aileyi bitirme planıdır. Adama sorarlar; imzaladığınız bu sözleşmeyle Avrupa birliğinde bir çok ülke imzalamazken size ne oldu da koşa koşa bu sözleşmeyi imzaladınız?
Ne ilginç ki camiler yapan, Kur’an kursları açan, binlerce vakıf derneğin dikkatini çekmemiş, 8 yıl sonra Aile Meclisi platformunun gayretleri ile gündeme gelen bu Sözleşme konuşulur oldu.
İstanbul sözleşmesi kadını korumak değil, aileyi yıkmayı hedefleyen bir üst akıl projesidir. İşin ilginç tarafı Cumhuriyet tarihinin en yüksek faizlerini ödetmeye muhafazakârlara başardığı gibi aileyi de muhafazakârların eli ile dağıtıyorlar.
Bu sözleşme çok yönlü bir topluma saldırı projesi olup, Toplumsal cinsiyet eşitliği sapkınlığı ile de saldırılar Türk aile yapısına yapılmaktadır. Televizyon ekranlarında dizilerde ve yarışmalarda sapkın arzuların talep merkezi olan LGBT (lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel) kişilikleri pazarlanmaktadır. Onların kullandığı dil, gençlere, çocuklara zerk edilmektedir.
Cinsiyet eşitliği adı altında cinsel yönelimler; yani sapık heva ve heveslerin toplumda yayılması için zemin oluşturan İstanbul Sözleşmesini, yola çıkarken sessiz yığınları sesi olan Ak Parti’nin kaldırması gerekir.
Adil bir ekonomik düzen kurmayan bir toplum, her yönü ile çökmeye mahkumdur. Ekonomik adaletsizlik toplumda her türlü suç ve çirkinliklerin yayılması için en iyi zemindir. Bu adaletsizliklerin temel kaynağı da bir avuç zalim için çalışan kurulu faiz düzenidir.
Selam ve dua ile…
Yunus EKŞİ