Piyasalar

BOZUK TERAZİ DOĞRU TARTMAZ

Punto:

Çok değil, yirmi yıl önce bu ülkenin insanlarının hassasiyetleri vardı. İyi ile kötüyü tefrik ederlerdi. Oy verirken seçtiklerine dikkat ederlerdi. Yönetenlerde hem liyakat hem de ahlâk ararlardı. Yolsuzluğa, hırsızlığa tepki gösterirlerdi. Kamu malını Allah'ın malı gibi görürler -ki böyle hadisler var- üzerlerinde titrerlerdi.

Bugün öyle mi? yirmi yılda her şeye alıştırıldık. Hırsızlığı, arsızlığı artık anormal görmüyor, siyasetin, davanın bir gereği gibi görüyoruz. Çalmayana ahmak gözüyle bakıyoruz. Siyaseti harp, harbi de hile olarak algılıyoruz. Neredeyse doğru işimiz kalmadı. Terazimizi bozdular, doğru tartamıyoruz.

Öyle olmasa bugün ülkeyi bu hâle getirenler bu kadar rahat hareket edebilirler miydi? Artık hırsızlık gizli değil, aşikâr yapılıyor.

Kaç aydır Sedat Peker ifşaatlarda bulunuyor, uyuşturucudan, cinayetlerden, devlete çöreklenmiş bir suç örgütünden bahsediyor. Kimsenin kulağı duymuyor, kimse nereye gidiyoruz demiyor. 17/25 Aralık’ta adeta bir kanalizasyon patladı, evlerden, kutulardan deste deste dolarlar çıktı. Sıfırlama kasetlerini kulaklarımızla duyduk, ama terazimiz bozuk olduğu için kulağımızla işittiğimize gözlerimizle gördüklerimize, ellerimizle dokunduklarımıza inanmadık. FETÖ kumpası deyip geçtik. Farz edelim ki FETÖ kumpas yaptı, o yolsuzluklar, o dolarlar, o ayakkabı kutuları yalan değildi ki. Kumpas ise eğer o kumpas tamamen gerçeklere dayanıyordu. Kumpasçı hesap veriyor ama çalana, talana, yağmaya kimse dokunamadı.

Avrupa'da gazeteler bas bas bağırıyor, Türkiye rüşvet ve yolsuzluk ülkesi oldu diyorlar.Kimse yahu bunlar ne diyor, bir araştıralım, bu milletin malı kimin, hangi ailenin cebine gitmiş diye merak etmiyor. Hadi siyaset susuyor, ya yargı? Ya yüzde doksan dokuzunun Müslüman olması ile övündüğümüz bu halk? Onlar niye merak etmiyor?

Susa susa geldiğimiz nokta ortada, evlerimizin, çocuklarımızın temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyoruz. İyi yapanı alkışlamak, yanlış yapanı eleştirmek dürüstlüğün bir gereğidir. Zamanında iyi şeyler yaptığında bu hükümeti desteklemiştik, şimdi kötü şeyler yapıyorlar eleştiriyoruz. Kimseye peşin garezimiz, düşmanlığımız yok, ama kimseye müritliğimiz de yoktur. Türkiye soyuluyor, parası değersizleştirilerek kaynakları yabancılara peşkeş çekiliyor. Vatandaş ay sonunu getiremezken yandaşa 5 maaşlar, 6 maaşlar, ihaleler yağmur gibi yağıyor. Hani İslamcıyız diyorlardı, adaletten, doğruluktan bahsediyorlardı. Bu yapılanların neresi adalet? 90 Bin TL maaş alan milletvekiliniz geçinemiyorum diyor, ya 3500 TL alan emekliniz, asgari ücret alan işçiniz, hiç maaşı olmayan fakiriniz nasıl geçinecek?

Kimse layüsel değildir. Hepimiz insanız, hiçbir faniye uluhiyet isnat edilemez. Batı'da böyledir. O beğenmediğimiz Batı'da siyasetçiler, bakanlar, milletvekilleri ile sokaktaki insanın farkı yoktur. Bizde ise liderler birer puttur ve bu putçuluğu en çok da İslamcıyım diyenler yapıyor. Bir İslam dünyasına bakın bir de Batı'ya, biz mi yaşanabilir bir dünya kurmuşuz onlar mı? Çünkü biz aklımızı çöp tenekesine atmışız, liderlere itaati din hâline getirmişiz. Onlar da bizim ahmaklığımızı tepe tepe kullanmışlar.

Türkiye bu yağma siyasetinden kurtulmalıdır. Bunun yolu da önce terazilerimizin doğru tartmasıdır, yani hakkı hak, batılı batıl olarak görmemizdir. Hırsıza, yolsuza mazeret aramamaktır. Din kisvesi ile her türlü çirkinliği yapanlara aldanmamaktır. Devletin, ordunun, caminin, bir partinin, cemaatin, tarikatın veya ideolojinin olamayacağını anlamaktır. Millete ait olanı millete ait tutmaktır. Yaşadığımız yoklukları, sefaletleri pis bir siyaset adına savunmamaktır. Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilmektir. Bir partiye bağlılığı haktan hukuktan vazgeçecek noktaya getirmemektir.

Her şey bize bağlı, düzeltmek de bozmak da bizim elimizde. Elazığ'ın terazisi eskiden doğru tartardı. Bu şehrin, elması, kayısısı, üzümü değil, yiğitliği, mertliği, vatanseverliği meşhurdu. Diliyorum üzerine yirmi yıldır püskürtülen bu ölü toprağını üzerinden atar, yeniden o aziz şehir hüviyetine bürünür. Yalanın, dolanın peşinden gitmez. Kimse de bir daha ceketini koyup bu halka seçtirmeye cesaret edemez!

Gelin bozulan terazilerimizi düzeltip, mertliğe, hakperestliğe, yiğitliğe, memleket severliğe ayarlayalım. Yoksa hep birlikte kaybedeceğiz.