Piyasalar

Biz Allah Büyüktür Deriz ve Bundan Gocunmayız.

Punto:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" ifadesi konuşmalarımızın başlangıcını süsler. Namaz değil, ibadet değil tamamen gösteri maksatlı bir faaliyette kullanılan bu ifadelere duyulan tepki, popülizm sınırlarını aşan korkutucu bir durumdur. Siyasiler, buradan hareketle, "CHP Zihniyeti" üzerinden, dindar halka mesaj vermek isteyebilirler. Bunu etik açıdan tartışmak mümkündür. Fakat Türkçe bizim namusumuzdur diyerek kültürümüzü dil üzerinden temellendiren muhafazakar "aydınların" din söz konusu olduğunda Türkçe zaaflarını, hatta korkularını ve dahi düşmanlıklarını buraya kayıt olarak düşüyorum. Yıllar önce bir şair, Kuran’ın Türkçe ’ye çevrilmesinin, "tezat içinde kitap" özelliğini teşhir etmek gibi bir sebebe dayandığını iddia etmişti. Maksadın bu olduğunu ifade etmek için de, Mustafa Kemal'in güya "Arap uşağının yediği herzeleri millet görsün anlasın diye çeviri yaptırıyorum" dediğini belirtmişti. Kitap'ından korkan bir şair. Diline düşman bir şair. Çevirilerde yenmiş herze mi olur? Biraz izan biraz tefekkür yakışırdı şaire. Hanefi-Maturidi gelenekten gelen, "dilin değişmesi bir şeyin hakikatini değiştirmez" diyen Ebu Hanife takipçilerinin "Allah Büyüktür" Türkçe ifadesine tepki vermelerini nasıl anlamlandırabiliriz, gerçekten zorluk çekiyorum. Belki bunu ancak, dışlanmışlık, gücenmişlik, gurur yarası ve kibirden müteşekkil "yeraltı kişiliğinin" açığa vurması şeklinde açıklayabiliriz. Belki bunu "bastırılmış olanın geri dönmesi" olarak görebiliriz. Bastırılmış olan bastırılmış olarak kalmıyor; geri dönüyor. Din anlayışını da artık bu geri dönmeler belirliyor. Ne var ki bastırılmış olan hiçbir zaman bastırılan şey olarak, saf ve sahici bir içerik olarak geri dönmüyor. Yeni içerikler kazanıyor. Bir çıplak öfke, bir arsızlık, bir açlık olarak, bir hakimiyet istenci bir güç özentisi şeklinde beliriyor. "Allahu Ekber" diyerek masum insanları öldürenler, kalabalıklara dalıp onlarca insanı kendileriyle birlikte havaya uçuranları biliyoruz. "Allah büyüktür" deyip de bunu yapan şimdiye kadar görülmemiştir! Türkçe ağzımızda anamızın ak sütüdür. Din söz konusu olduğunda da böyledir. Türkçe bir din dilidir, Arapça gibi Farsça gibi. Hocamız Hüseyin Atay gibi düşünmek ne günahtır ne de suçtur: "Türkler, Kuran'ı Türkçe okuyup anlamadıkça gerçek Müslüman olamazlar." Prof.Dr.Mehmet Zeki İŞCAN