Gazze’de çok güzel gökdelenler yapılır! İyi de para kazanılır!
ABD Başkanı DONALD TRAMP
Kızılderili halkın başına gelenler Filistin halkının başına mı gelecek?
İnsanın iki yüzünün olduğunu biliyoruz. Birisi gerçek, diğeri saklayıp
gizlendiği yüzü. Gerçek yüzünü saklayan kişi için Erzurum’da bir söz vardır:
“Daha siz onun gerilik yüzünü görmediniz!” Bir diğer ifadeyle: “O daha
torbadaki yüzünü çıkarmadı!”
“Beyaz Adam’dan kastımız ABD Başkanı DONALD TRAMP ve ekibidir.”
Aslında kendisi kızıl ve sarışın olmasına rağmen neden “BEYAZ ADAM” dedim?
Roma İmparatorluğu’nda yurttaş olmayan ancak yönetimi altında buluna
topluluklara “barbar” deniyordu ve bunlar köle statüsündeydi. Batı uygarlığı
dört bir koldan Yeni Çağ’da Afrika, Amerika ve Asya gibi kıtalarda sömürgeler
kazandı. Sömürgeci Avrupa ülkeleri sömürgelerinde karşılaştıkları halkların daha
aşağı, ilkel ve barbar olduklarını ileri sürdüler. Bu anlayışlarını da 18. yüzyılda
antropoloji bilimine dayandırdılar. İnsanlar arasında ırkı belirlemek için de deri
rengi, saç tipi, göz rengi ve kafatası şekli gibi fiziksel özellikleri kullandılar.
Amerikan yerlilerine Kızılderili (kırmızı) ırk, Avrupalılara Beyaz derili ırk,
Asyalılara sarı ve melankolik çamur renkli ırk, Afrikalılara siyah derili ırk diye
dünyayı dörde ayırdılar.
Amerikan kıtasını işgal eden sömürgeci Avrupalılar, Amerikan yerlileriyle
karşılaşınca kendilerini “Beyaz adam” diye takdim ettiler.
05.02.2022 tarihinde İYİ NİYETİ UĞRUNA; BİR BATTANİYELİK YERDEN
MAHRUM KALMAK! Başlıklı köşemde bir yazı yazmıştım. Bu yazımdan alıntılar
yaparak ABD Başkanı DONALD TRAMP ve ekibinin gerilik yüzünü bir daha
göstermek istedim. Tarih tekerrür ediyor.
A.B.D. ve Batılı sömürgeci ülkeler dün olduğu gibi bugün de yılmadan ve
vaz geçmeden farklı coğrafyalarda özellikle İslam toplumlarında; Afganistan,
Lübnan, Sudan, Nijerya, Somali, Pakistan, İran, Irak, Suriye, Libya ve ülkemizde
teröre destek vermektedirler. Teröre kılıf bulmak için diploması diliyle İslam
(İşid), demokrasi ve insan hakları vadiyle destek vererek ve silah satarak, ben
istediğim yeri işgal eder ve yönetirim diyerek dahası; diplomasi dilini de
kullanmadan açıkça “torbadaki gerçek niyetlerini ve gerilik yüzlerini” gösterdi.
DONALD TRAMP; Panama Kanalı, Grönland, Kanada bizim olmalıdır!
Meksika Körfezi’ de Amerika körfezi diye ferman yayınladı. Sömürgeci Avrupa
ne yapacağını bilemez durumda şaşkın ve panikte. Kendileri Beyaz adam
tarafından sömürgeci durumuna düşmüşlerdi.
İsrail’in toprakları zaten küçük. Gazze, Batı Şeria ve Golan Tepeleri de
İsrail’in (bizim) olmalıdır!......
İslam ve Arap ülkeleri sessiz ve beklemedeler. Zaten bu ülkelerin
topraklarının çoğunda ABD’nin askeri üstleri var. Amerikan bankalarında da bu
ülkelerin paraları var. İstediği anda el koymaktadır. Dolayısıyla kerhen hür
gözükmektedirler.
Amerika Birleşik Devletleri’nde iyi niyet adına toprakları elinden alınan,
bir battaniyelik yerleri bile kalmayan son tarihi araştırmalara göre Türk soylu
olan Kızılderililerin feryadı, bugün Filistinlilerin feryadına nasıl benziyor.
Yıl 1492, Kuzey ve Güney Amerika anakarasında yaklaşık 100 milyon yerli
halk Kızılderili yaşadığı tahmin edilmekteydi. 1519 yılında Amerika Birleşik
Devletleri topraklarında 28 milyon Kızılderili yaşarken, 1605’e gelindiğinde
ancak bir milyon hayatta kalma becerisini sağlamıştı.
1500’lü yılarda Avrupa’nın nüfusu 80 milyondu. 1800’e gelindiğinde
Avrupa’nın nüfusu 200 milyona ulaşmıştı.
1500'den günümüze dek sömürgeci zihniyete sahip Batı, dünya
gezegeninin tek sahibi olduğuna inanıyordu. Dünyanın maddi imkânlarına
saldırıp yer altı ve yerüstü nimetlerini talan ettiği yetmiyormuş gibi ele geçirdiği
yerli halkı ya köle ediyor ya kısırlaştırıyor ya aile düzenlerini ve kültürlerini
tahrip ediyor ya öldürüyor ya asimile ediyor ya tüm yaşama alanlarınızdaki
hayvanları öldürüyor ya ürünlerini yakıyor ya da Hıristiyanlaştırıyordu. Bunun
en açık örneği Kızılderililerdir.
Bir Kızılderili atasözünde der ki: “Yaşlılar konuşmaya başladığı zaman,
sessiz ol ve dinle!
Söz Kızılderili yaşlıda:
Kızılderili kabile şefi, vatanını satılığa çıkarmış mal gibi gören
Washington'daki Büyük Reis’e derki: “Beyaz Adam'ın bizim yaşam tarzımızı
anlayamadığını biliyoruz. Onun için bütün topraklar birbirine benzer. Gece gelip topraktan gereksinimlerini alan bir yabancıdır o. Toprak onun kardeşi
değil, düşmanıdır; bir kez fethedince devam eder yoluna. Toprağa aldırmaz
bile, babasının mezarını da unutur, çocuklarının mirasını da. Anası olan
toprağı ve kardeşi olan gökyüzünü birer mal gibi görür. Doymak bilmez açlığı
bir gün toprağı tüketecek ve geriye bir çöl kalacak yalnızca.”
Kızılderililerin topraklarını ellerinden aldıkları yetmiyormuş gibi onları
Hıristiyan yapmak isteyen bir misyoner, 1805'te, altı Kızılderili aşiret liderler
kuruluna hitap etmiş, onları Hıristiyanlığa davet etmişti. Amerikan Kızılderili
lideri Red Jacket de Kızılderili kabileler adına bir konuşma yapar
Yine söz Kızılderili yaşlı Red Jaced da:
Büyük Ruh ’a şükür ettikten sonra altı kabile şefinin ortak aldığı kararı
okur: “Kardeş, söylediklerimize kulak verin. Bir zamanlar, bizim ecdadımız bu
büyük adanın sahipleri idiler. Oturdukları yer, güneşin doğuşundan batışına
kadar uzanıyordu. Ruh, onu biz Kızılderililerin kullanması için yapmıştı.
Gıdalanmamız için mandayı, geyiği ve diğer hayvanları yarattı. Ayıyı ve
kunduzu yarattı. Biz, giyeceklerimizi onların derilerinden yaptık. Onları bütün
ülkeye yaydı ve bize nasıl yakalayacağımızı öğretti. Ekmek yapmamız için
yeryüzünün mısır yetiştirmesini istedi. O, bütün bunları Kızıl çocukları için
yaptı, çünkü onları seviyordu. O, bütün bunları Kızıl çocukları için yaptı, çünkü
onları seviyordu. Avlanma bölgeleri üzerinde bazı münakaşalar ortaya çıktığı
vakit, bu münakaşalar; genellikle, kan dökülmeden uzlaştırıldı.
Ama zaman geldi, çok kötü bir günle karşılaştık. Sizin ecdadınız büyük
suyu geçtikten sonra bu adaya çıktılar. Sayıları azdı. Burada dostlarla
karşılaştılar, düşmanlarla değil. Bize, kötü insanlardan korktuklarından,
ülkelerinden kaçtıklarını ve buraya dinlerinin gerektirdiklerini zevkle yerine
getirmek için geldiklerini söylediler. Küçük bir yer istediler. Biz onlara acıdık,
ricalarını yerine getirdik ve bizim aramızda oturdular. Biz, onlara mısır ve et
verdik; onlar da karşılığında bize zehir sundular. (Verdikleri battaniyelerle
çiçek hastalığını yaydılar. Z.S)
Beyaz insanlar, kardeşim, bizim ülkemizi bulmuşlardı. Geriye haber
gönderildi ve aramıza daha da çokları geldi. Yine de biz onlardan korkmadık.
Biz, onları dostlarımız olarak kabul ettik. Onlar da bize kardeşler diye hitap
ettiler. Onlara inandık ve daha büyük bir yer verdik. Sonunda sayıları çok
fazlalaştı. Daha fazla toprak istediler; ülkemizi istediler. Gözlerimiz açıldı,
kafalarımız rahatsızlaştı. Harpler vuku buldu; Kızılderililerle çarpışmaları için Kızılderililer kiralandı ve halkımızın pek çoğu yok edildi, Aramıza kuvvetli bir
içkiyi soktular. Güçlü ve kuvvetli bir içki idi; binlerce insanımızı yok etti.
Kardeş, bizim yerlerimiz bir zamanlar büyük ve sizinki küçüktü. Siz,
şimdi büyük bir halk oldunuz ve bize artık battaniyelerimizi serecek kadar bir
yer dahi kalmadı. Bizim ülkemizi aldınız, ama hala tatmin olmadınız; şimdi
dininizi de bize zorlamak istiyorsunuz.
Kardeş, sözlerimi dinlemekte devam et. Siz, Büyük Ruh ‘un
düşüncelerine göre, ona nasıl ibadet edeceğimizi öğretmek için
gönderildiğinizi ve beyaz insanların öğrettiği dini kabul etmezsek, öteki
dünyada mutsuz olacağımızı söylüyorsunuz. Kendinizin haklı ve bizim de
kaybolmuş insanlar olduğumuzu söylüyorsunuz. Bunun doğru olduğunu nasıl
bileceğiz? Bizim anladığımıza göre, sizin dininiz bir Kitapta yazılı. Eğer sizin için
olduğu kadar bizim için de gönderilmiş olsa idi, Büyük Ruh, niye onu bize,
sadece sizlere vermemekle kalmadı, niye o Kitap hakkındaki bilgiyi, onu iyice
anlayacak vasıtalarla birlikte, ecdadımıza da vermedi? Biz onun hakkında
sadece sizin söylediklerinizi biliyoruz. Beyaz halk tarafından defalarla
aldatıldığımızdan, neye ve ne zaman inanacağımızı nasıl bileceğiz?
Kardeş, siz, Büyük Ruh 'a tapmanın ve hizmet etmenin sadece bir tek
yolu olduğunu söylüyorsunuz. Eğer sadece bir tek din varsa, siz beyaz insanlar
niye onun hakkında çok farklı görüşlere sahipsiniz? Kitabı hepiniz
okuduğunuza göre, niye bir tek düşüncede değilsiniz?
Kardeş, biz bunları anlamıyoruz. Sizin dininizin ecdadınıza verildiği ve
babadan oğula intikal ettirilerek günümüze kadar geldiğini söylediniz. Bizim
de ecdadımıza verilen ve onların çocuklarınca bizlere intikal ettirilen bir
dinimiz var. Biz ibadetimizi öyle yapıyoruz. Dinimiz, bize gönderilen bütün iyi
şeyler için şükretmemizi, birbirimizi sevmemizi ve birlik halinde bulunmamızı
öğretir. Biz, din üzerinde asla kavga etmeyiz.
Kardeş, bizim hepimizi Büyük Ruh yaptı. Fakat beyaz ve kızıl çocuklarını
farklı yaptı. Ciltlerimizi farklı yaptı, adetlerimizi farklı yaptı. Size güzel
sanatları verdi. Bunlar için bizim gözlerimizi açmadı. Biz, bunların böyle
olduğunu biliyoruz. Diğer hususlarda da bizleri farklı yaptığından, bizim kendi
anlayışımıza göre, bize sizinkinden farklı bir din verdiği neticesini niye
çıkarmayalım? Büyük Ruh, ne yaptığını biliyor. O, çocukları için en iyi şeyin ne
olduğunu biliyor; biz memnunuz.
Kardeş, biz sizin dininizi ortadan kaldırmayı düşünmediğimizi gibi, onu,
kendimize almayı da düşünmüyoruz.
Kardeş, siz bizim topraklarımızı veya paramızı almak için değil,
kafalarımızı aydınlatmak için geldiğinizi söylüyorsunuz. Ben, sizin
toplantılarınızda bulundum ve para toplandığını gördüm. Paranın niçin
toplandığını bilemiyorum, ama sizin papazınız için olduğunu tahmin
ediyorum. Biz, kendimizi sizin düşüncenize uydurduğumuz zaman, bizden de
para isteyebilirsiniz.
Kardeş, bu bölgedeki beyaz insanlara da vaaz verdiğinizi söylüyorsunuz.
Bu insanlar bizim komşularımız. Biz onları tanıyoruz. Biraz daha bekleyecek ve
sizin vaazlarınızın onlar üzerinde ne gibi bir tesir husule getirdiğini göreceğiz.
Eğer bu vaazlarınızın onları daha iyi insanlar yaptığını, onları samimi insanlar
yaptığını ve bizi daha az aldatacak insanlar haline getirdiğini görürsek, senin
sözlerin üzerinde tekrar düşüneceğiz.
Kardeş, konuşmanıza verdiğimiz cevabı böylece işittiniz ve şu anda
söyleyeceklerimizin hepsi bu kadar. Burada, birbirimizden ayrılıyoruz. Biz,
şimdi sizin elinizi sıkacak ve Büyük Ruh ‘un sizi sağ ve salim dostlarınızın
yanına götürmesi için duacınız olacağız.”
Yaşlı Red Jaced konuştu; biz de sustuk ve dediklerini okuyarak dinledik.
Derler ki; “Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla örülmüştür.”
Umarım bugün Filistinlileri düşünürken ülkemizde eli kanlı terör ve
ihanet şebekleri içte ve dışta destek görüp çalışırken bizler de Kızılderililerin
ve Filistinlilerin yerinde olmayız!
Geleceğimiz ve vatanımız hakkında yeniden daha sağlıklı düşünmemiz
dileğiyle kalın sağlıcakla.
Kaynaklar:
Nejat Muallimoğlu, Hitabet. Avcı Basın Yay., İstanbul, 1998.,
Ş.Teoman Duralı, Çağdaş Küresel Medeniyet, Dergah Yay., İstanbul,
2003.
Reha Oğuz Türkkan, Türkler ve Kızılderililer, Pegasus Yay., 2008.