Piyasalar

BEN YARATICI DEĞİLİM

Punto:


Yaratıcı akıl,yaratıcı düşünce/fikir,
Ve özellikle yaratıcı yıkım ifadelerini çok kullanırım.
Her halde çok  ihtiyacımız olduğu için olsa gerek.
Bu fiili kullandığım yazılarımla,birileri genellikle  rahatsız edici bir yorum yapar.
İnsanların sadece %20’si soyut (kalanı somut) düşünür ve bu %20’nin de sadece %20’ yaratıcı soyut düşünme yeteneğine sahiptir.
Yani bu %4’e insanlık çok şey borçludur.
Bunların hepsi yaratıcı insanlardır.
Şimdi kuluçka makinasını görüp kuvözü icat eden(bu icat yaratıcı düşüncenin eylem halidir) insanı nasıl/hangi kelimeyle tanımlayalım.
İşte “yaratıcı”kelimesi milyonlarca bebeği kurtaran bu adamla beni ayıran kelimedir.
Allah ile bu adamı ayıran kelime değildir.

Peki yaratıcı fikrin/düşüncenin özellikleri nelerdir.
Derin düşünmenin ürünüdür,herkes için yenidir,önemli fark yaratır,yeni bir fikre/modele dayalıdır ve özellikle soyut düşüncenin ürünüdür(birbiriyle ilişkidi olmayan parçaları bir araya getirerek bunlardan farklı bir şey çıkarmak),özgün ve beklenmediktir.Sonuçta nesnelerin,kavramların ve süreçlerin ortaya çıkmasını sağlayan düşünme sürecidir.

Şimdi bu özellikleri (efradını cami,ağyarını mani)hangi Türkçe kelime ihtiva ediyor.

Oluşturmak,üretmek,meydana getirmek ,geliştirmek,yapmak,imal etmek,ihdas etmek,keşfetmek,icat etmek vs

Hiç birisi.

Yani dilimiz yaratıcı fikri kavramsallaştıramamış, en yakın kelime olarak yaratmak fiili ile ifade etmeye çalışmıştır.

İslâmî kaynaklarda halege fiili dışında ,yaratmayla ilgili( ibdâ‘, ber’, zer’, fatr, sun‘, inşâ’, ihdâs, îcâd, tasvîr, tekvîn, ihtirâ‘, ca‘l gibi) çok sayıda fiil olduğu halde bu kelimelerin ortak karşılığı Türkçe’de “yaratmak”tır.Yani yaratmak fiili sadece halege fiilinin karşılığı da değildir.
Ayrıca halege fiilininde bir çok anlamı olduğu halde genellikle hepsi için Türkçe’de yaratmak fiili kullanılabilmektedir.

Esasen yaratmak fiili etimolojik olarak ,”yar-yarmak-yar(a)mak-yar(at)mak” sürecini ihtiva eder.
Yaratıcı fikri tam tanımlayamadığı gibi mündemicinde  “yoktan var etme” anlamını da ihtiva etmemektedir.
Zaten Arapça’da kullanılan halege(حلق) fiilinde de esasen (Kuran-ı Kerimde) yoktan var etmek” anlamı olmadığı gibi,yoktan var etmek anlamına gelen bir kelime de bulunmamaktadır.(bkn İslam Ans)

Sizi de,yaptığınız işleri de yaratan Allahtır(Saffat 96) 
O göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır.Enam 101

Bu tür genel “yaratma”fiilleri de yoktan var etme anlamı taşımadıkları gibi özellikle Allah “yaratılılmışlardan yaratma”yı (insanın topraktan,sudan yaratılması gibi) ilke edindiğini de beyan etmektedir.Ki bu ilkeyi kainat ayetleri de teyit eder.
Elbetteki Allah yarattığı şeyin ham maddesinide yaratandır ve Allah ortada henüz asıl bir örneği olmadan da yaratır.

Zaten insanoğlu soyut aklı inşa ederken muhayyelesinde bir şeyin yoktan var edilebileceğini düşünemediği (zaten fiilen imkansız)için bu durumu kavramsallaştıramamış ve buna uygun bir kelime de ihdas edememiştir.

Peki halege fiiline niye Allaha münhasır kılınmış ve “yoktan var etmeyi”ihtiva ettiği var sayılmıştır.
Daha önce belirtildiği gibi,Arapça dilinde yoktan var etmeyi içeren bir kelime olmadığı için halege fiili kullanılmış ancak Allaha nisbet edilerek bu anlam yüklemesi yapılmıştır.
Bir kelimenin Allaha nisbet edilmesi halinde farklı bir anlam yüklenmesi doğaldır.
mesela” bed” yaratmak fiili Allaha nisbet edildiğinde önceden örneği olmadan yaratmak olarak tanımlanır.
İnsanlarda görür,işitir.Ama Allahın semi ve basar sıfatları koşulsuz ve sınırsızdır.
Fiiller Allaha nisbet edildiğinde farklı anlam yüklemesi olsa bile insanlar içinde kullanılabildiği halde halege fiili niye ayrışıyor.
Bu durum şu cümleyle izah edilmektedir.

“Birkaç istisna hariç Kur’an’da “yaratma” ifadesinin bu kadar çok yerde Allah’a nisbet ediliyor olması, göstermektedir ki bu kelimeyi Allah’a nisbet etmek Kur’an’ın yöntemi yani bir anlamda sünnetullahtır. Müslümanların da sünnetullahın hikmetine mebni olarak, bu kelimeyi Allah’a nisbet etmelerine sebep olmuştur.”

Yaratma fiili Kuran-ı Kerimde bazı ayetlerde de esasen insana nispet edilmekte ve halege fiili yaratma dışında farklı anlamlarda da kullanılmaktadır.
Zannımca çok sağlam bir gerekçesi olmamakla beraber halege fiilinin Allaha nispet edilmesi bir “hassasiyetin”sonucudur.
Yaratma Allahın ilk eylemi ve varlığın sebebi olduğuna göre insana özgü olamaz diye düşünülüyor galiba.

Arapçada “haliq” lafzı “yaratıcı” anlamı dışındaki ikinci bir anlamıyla veya mecaz anlamıyla kullanılabiliyorsa, Türkçedeki “yaratıcı” kelimesi de aynı şekilde mecaz anlamda kullanılamaz mı? 
Aynı hassasiyetin burada da var olduğunu görüyoruz.
Oysa ben ve benim gibi insanlar,netice de “yoktan var etmeyi” kastetmemekte ve kelimeyi “yaratma” anlamı dışında varsayılan diğer anlamları ile kullanmakta,hakiki anlamı ile yaratmanın Allah’a mahsus olduğunu kabul etmekte ve mecazen kullanmaktadırlar.
Yani ortada sadece bir “dil” ve dilin “sınırları”sorunu vardır.
Bazılarının bu kavramı ulu orta kullanmaları ve özellikle seküler düşüncenin istismar etmesi/değersizleştirmesi bu durumu helal getirmez.

Keşke Allaha nispet edilen “yoktan var etme” fiili ile İnsana nispet edilen var olandan var etme” fiilleri için ayrı kavramlar ihdas edilebilseydi.
Esasen halege fiilinin Türkçe karşılığı olarak sadece ve münhasıran “halk etmek” fiili kullanılabilse,yaratma fiilinin kullanılması rahatsızlık olmaktan çıkabilir.

Netice itibariyle;
Yaratma fiilinin insan için kullanılmasının tehlikeli olduğu ve devamında insanın kendisinde bir “varlık”vehmetmesinin önünü açabileceği için caiz görmeyenler,(bu düşünce biraz da mutezile karşıtlığından beslenmiş gibi görünüyor),
Caiz görmekle beraber kullanılmamasının daha güzel olduğunu söyleyenler,
Ve “yaratma” kelimesinin mecaz anlamı ile insana nisbet edilerek kullanılmasında hiçbir sakınca olmadığını söyleyenler.Bu görüştekiler Allah’ın hakiki manada yaratıcı olduğundan şüphe etmezler ve bu kelimenin “yoktan yaratma” anlamı dışında kullanılmasında da bir mahsur görmezler.(Eyüp Başar)

Daha önemlisi Kuran mahluktur yada değildir bağlamında bu kavramları kelami/felsefi boyutta tartıştığımızda;(İ.Azam kuran mahluktur,İ.Hanbel mahluk değildir tezini savundular ve bu düşüncelerinden  dolayı işkence gördüler)
Kuranın mahluk olduğu tezini kabul ettiğinizde zaten hiç bir kavram/kelimenin kutsiyetinin/özel anlamının olmadığı,Allah tarafından vahyedilenin peygamberler( Hz Muhammet,Hz İsa,Hz Musa) tarafından kendi dillerindeki karşılıklarıyla (dildeki sınırlar ile)aktardıkları anlaşılmaktadır.
Halege fiili islamdan önce de kullanılıyordu ve bir kudsiyeti/münhasır anlamı yoktu.
Hatta bu bağlamda Allah lafzı  bile binlerce yıldır kullanılıyordu.
Yani insanların kendi dillerinde Allahı tanımlayan kelimeleri kullanmaları bile o  kadar da garipsenecek bir durum değildir.
Türkler Müslüman olmadan önce yaratıcı güce Tanrı dedikleri gibi Araplar’da müslüman olmadan önce Allah diyorlardı.Müslüman olduktan sonra da yeni bir kavram ihdas edilmedi (Hz Peygamberin babasının adı Abdullah idi) ve aynı kelimeyi kullanmaya devam ettiler.
Hülasa Allah kendini Allah kavramıyla tanımlamayıp ve her peygamberin kendi dilindeki yararıcı gücü tanımlayan kelime ile tanımladığına göre Arapça dili ve kelimlerine kutsiyet atfetmek doğru bir çıkarım değildir.(bunun nedenleri ayrı bir tartışma konusudur)
Dolayısı ile,kullandığımız kelimelerden ziyade mesaj /yüklediğiniz anlam ve mesajın bütünlüğü önemlidir.

El umuru bi megasidiha (hükümler ancak maksatlara göre verilir) diyelim,(Mecelle)
Allahu ağlem bi muradihi bihi diyelim,(Celaleyn)
Bazen kelam küfür gibi görünse bile,sahibi kafir olmaz diyelim. (Said-i Nursi)
Ve bitirelim.

Mahmut Esfa Emek