Çoğu zaman bedenimizi ihmal ediyoruz. Çoğumuz bir ev hayvanının sağlık ve mutluluğunu bedenimizden daha fazla düşünürüz. Köpeğimize mama vermeye veya onu parkta koşturmaya can atarız. Her nedense bedenlerimizi aynı biçimde sevmek içimizden gelmiyor. Bedenimizin çevremizdeki güzellikleri, harikaları yaşamasına engel oluyoruz. Onu takdir edip onaylamıyoruz. Sevdiğimizi söylemiyoruz. Oysa bedenimiz sevildiğini hissettiğinde ışıldar. Bu sevgi sözlerle ve davranışlarla dile geldiğinde bedenimiz enerji dolar. İyi beslendiğinde iyi işler. Giydirilip kuşatıldığında iyi yürür.
Pek çok insan yaşadığı ülkeyi övmeyi sever ama kendisine yuvalık eden bedeni övmeyi beceremez. Çünkü bedeni övme bize öğretilmemiştir. Bedenimiz zihnimize ev sahipliği yapar. Çoğu zaman başkalarına bedenimizden sevgi ve saygıyla bahsetmeyiz. Bedenimizle gurur duymayız.
Bedenimizi sevmeyince iç dünyamızda da var olamıyoruz. Genel olarak, kendimizi kale almaya, kabul etmeye, sevilmeye, özlenmeye, güvenilir olmaya, önemsenmeye layık görmüyoruz. İnsanların gözlerine bakın, bazıları ışıl ışıldır, bazıları donuktur. İnsanların gözlerindeki işıltı, iç dünyalarında ne kadar var olduklarının gösterir. Bazı aileler toplumda var olmayı önemser ve çocukların gözlerinde ışıltı var mı yok mu farkında bile olmazlar (Cüceloğlu, 2021, s. 58).
Bedenimizi sevmek bütün insanları olması gerektiği gibi sevmeyi kolaylaştırır. Kendimizi bütünüyle sevdiğimizde sadece bebekliğimizde tanıdığımız samimi yere döneriz. Bedenimize “Seni seviyorum” diyelim. Bunu sık sık ve yüksek sesle söyleyelim. Gece yatağımıza yattığımızda elimizi başımıza koyarak beynimizi ve beynimizle bağlantılı her şeyi ne kadar sevdiğimizi söyleyelim. Beynimizi, kulaklarımızı, gözlerimizi, burnumuzu sevdiğimizi sözlerle ifade edelim. Elimizi ağzımıza, ensemize, göğsümüze, omuzlarımıza götürelim ve sevdiğimizi haykıralım. Bütün bu dokunuşlar ve sözler sevginin dile getirilişidir. (Ruiz- Emrys, 2019, s. 108).
Aynada kendimize bakıp güzel şeyler söyleyelim. Her ev hayvanı ve çocuk gibi beden de yumuşak seslerin, içten güvencelerin özlemini duyar. Zihin ile beden arasındaki söyleşiye zaman ayıralım. Bir elinizi yanağınıza koyup diğerini omuzunuza dolayın. Böylece tutun kendinizi bir süre. İyi geldiğini hissedeceksiniz. Kendimize söylediğiniz ne olursa olsun kucaklaşma güzeldir. Bu bedenimizin dokunulup takdir görmeye yönelik temel ihtiyacını çocukluğumuzdan bu yana onaylayışımız olabilir (Ruiz- Emrys, 2019, s. 107).
Yüksek bilinçli bilge insan her şeyi sevdiği gibi bedenini de sever ve onun hakkını verir.
Dokunma ve duygusal okşama
Annemiz, duygularını bastıran, içtenlik ve sıcaklıktan yoksun bir tipse, bize ihtiyaç duyduğumuz ölçüde dokunmayacaktır. Sıcak temas bize dışarda güvenebileceğimiz bir insanın olduğunu gösterir.
Eğer duygusal açıdan hazır bir bir insanın dokunuş ve sıcaklığını hissedebilirsek, hayatımıza güven duygusuyla başlayabiliriz. Okşanmama hayatının başındaki bebeği kelimenin tam anlamıyla öldürebilir. Büyüdükçe fiziksel okşanmaya duyulan ihtiyacın yerine duygusal okşamalar alır. ilgi görmek, ödüllendirilmek, değer verilmek ve büyüme başarımızın alkışlanması demektir.
Okşanma temel bir ihtiyaçtır. Beden için gıda neyse ruh için de okşanma odur. Sağlıklı biçimde okşanmayan çocuklar bu ihtiyaçlarını sağlıksız yollardan karşılamaya çalışırlar. Kötü olarak nitelendirilmek, sorun yaratmak, ailenin başarısız tüpi olmak hep ilgi çekmenin yollarıdır.
Önem verdiğimiz kişiler tarafından umursanmak, önemsenmek sağlıklı gelişim ve sağlıklı hayat için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Araştırmalar gösteriyor ki doğumdan sonra üç ay içinde öpülüp dokunulmayan ve koklamayan çocukların % 90’ı ölmektedir (Cüceloğlu, 2019, s. 249). Karı-koca ilişkisi, ana baba ve çocuk ilişkisi, öğretmen öğrenci ilişkisi, her türlü insan ilişkisinde önemsenmek can ihtiyaçtır.
Deapak Chopra’ını şu anlamlı sözleri sevgi konusunu çok iyi izah etmektedir (Chopra, 1990, s. 187):
“Bir kez bütünün bir parçası olduğumuzu, bütüne ait olduğumuzu ve bütün dünyanın de size ait
olduğunu hissederseniz, bu duygu sevmenizi sağlar ve de iyileşmeyi getirir beraberinde. Evrensel
sevgi kadar iyileştirici bir ilaç yoktur. Sadece bir birey olmadığınızı, tüm evrenin bir parçası
olduğunuzu anladığınızda, kimseden korkmazsınız. Korkusuz bir insan hiçbir zaman ölmez, korkan
bir insansa her gün ölür”
Zülfikar Özkan, Beynin Mutluluğa Ayarlanması, Pozitif Yayınları, İstanbul. 202q.