Piyasalar

Batı Trakya'dan Gelen Öğrencilerin Çığlığı

Punto:
Şimdi diyeceksiniz ki, “Ortalık yangın yeri, dünya hala diken üzerinde, III. Dünya Savaşı çıkmak üzereydi,   sen neden bahsediyorsun?” Aynen öyle. O yangından çok daha önemli şeyler var.  Yunanistan'ın değişik üniversitelerinde okuyan, Batı Trakya'dan gelen  Türk Öğrencilerimizin çığlığından  bahsedeceğim. Bence bunu Dünya Savaşından daha fazla önemsemeliyiz. Çünkü onlar bizim geleceğimiz, her biri “TÜRKLÜK” için “TÜRK KALABİLMEK İÇİN” mücadele eden gençlerimiz, evlatlarımız. Yunanistan üniversitelerinde yaklaşık 1300 Türk Öğrenci okumakta ve kendi aralarında örgütlenerek, demokrasi, hürriyet ve hukuk mücadelesi vermektedirler. Onların bu, şanlı, anlamlı ve kutsal mücadelelerinden bahsetmeyi, açıkçası şu sıralarda yapılan, “İT DALAŞI “ndan çok daha fazla anlamlı buluyorum.  Emperyal güçlerin komik oyunları, kurdukları aşağılık tezgahlar beni çok fazla ilgilendirmiyor.  Hafta içerisinde, Yüksek Tahsil Cemiyeti Gen. Sek. Mümin Mümin Hocamızın öncülüğünde (ki kendilerine gayretlerinden dolayı şükranlarımı sunuyorum) elliyi aşkın Batı Trakya'da yaşayan Türk Öğrencilerimizle birlikte Ankara'ya geldiler.   Kamu Sen Genel Merkezin de yapılan görüşmemizde bize rehberlik eden aynı zamanda İç Anadolu Birliğinin de Genel Başkan Yardımcılığını yapan Dr. Sedat Aşkın’a buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Karşımızda  bırakın Batı Trakya’yı, bütün dünyayı değiştirmek isteyen pırıl pırıl, ideallerinin peşinde koşan genç bir kitle vardı. Öyle ki, her biri; “Ben Türk’üm, Türk Kalacağım” diyen sözleri hala kulaklarımızı çınlatıyor. Gençlerimizi bazen utanarak, bazen kızararak, bazen de çaresizlik içinde dinliyorum. Öğrencilerimiz, “Yunanistan bırakın bizim Türk kalmamızı, “Türk” sözünden bile rahatsız, “Türk” kelimesinin  hiçbir yerde geçmesini istemiyorlar.", “Kendi müftümüzü bile seçemiyoruz, inanç ve değerlerimizi istediğimiz gibi özgürce yaşayamıyoruz”, “Tarihi eserlerimiz tarumar ediliyor, ya yok ediyorlar, ya kapatıyorlar ya da kendilerinin ataları yapmış imajı uyandırmak için her yola başvuruyorlar.”, “Gelişmemizi, serbestçe ticaret yapmamızı, üretimimizi ve ürettiğimiz ürünleri serbestçe pazarlamamıza karşı çıkıyorlar”  “Aramıza fitne, fesat sokmak, nifak tohumu ekmek, bizi bir birimize düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar.”, “İsteğimiz Türkçe Eğitimi alamadığımız gibi, kendi tarihimizi,  kültürümüzü öğrenmek gibi bir lüksümüz bulunmuyor.", ”Eramus (Öğrenci Değişim Programı)dan haberimiz yok. Bu konuda bize hiçbir şekilde bilgi verilmediği için dava açtık"  "Bizleri eritmek, asimile etmek için her yola başvurdukları gibi, bilinçli olarak iş vermiyorlar ve işsiz kalan genç arkadaşlarımız mecburen Türkiye'ye veya değişik ülkelere göç etmek zorunda kalıyorlar, bu yüzden de sayımız gün geçtikçe azalıyor"  diye feryat edercesine sorunlarını dile getirdiler.  Ve arkasından hep birlikte , “Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi tür baskıyı uygularlarsa uygulasınlar, bizi hiçbir şekilde asla yıldıramayacaklar.  Ne Türklüğümüzden, ne Türk Kalma Mücadelemizden, ne de inanç ve değerlerimizden vazgeçmeyeceğiz.” dediler.  Kendilerinin bir ricasını buradan iletmek istiyorum. Yunanistan da değişik üniversitelerde bulunan,  yetmişe yakın Türkiye'den gelen Türk Öğrenci olduğunu, bunların bir şekilde kendileri ile irtibata geçmelerinden çok büyük bir mutluluk duyacaklarını ifade ettiler. Kesinlikle öyle olmalı. Bütün Türk Öğrencileri örgütlü olarak hukuk mücadelesi vermelidirler.  Üniversiteli Öğrencilerimizin bu kararlı duruşu karşısında bir an yutkundum, ne diyeceğimi bilemedim. Gözlerim doldu. Kalkıp her birini alınlarından öptüm. Aynı kararlılıkla,  “Hangi şart altında olursa olsun sizlerin yanınızdayız. Asla yalnız değilsiniz. Sorunlarınızı bilen bir ağabeyiniz, bir kardeşiniz olarak, sadece laf ile, söz ile değil, bütün imkanlarımızla yanınızda olacağız”  diye ifade ettim. Geçen sene Dr. Sadık Ahmet’in ölüm yıl dönümünde orada olduğumuzu, anlatılan sıkıntıların çok daha fazlasını gördüğümüzü, hatta yıl dönümünde toplanan kalabalıktan Yunan Polisinin nasıl rahatsız olduğunu bizzat bilenlerdenim diyebildim. İsimleri, Furkan, Ahmet, Okan, Ersin olan öğrencilerimiz, “Bizim bir başka sorunumuz daha var” dediler. Şaşırdım, “Buyurun”  dedim.  Anlattılar, “Biz geçen sene tatil için Marmaris’e gitmiştik. Esnafın birisi, “Nerelisiniz?” dedi. Bizde, “Batı Trakya’dan, Gümülcine’den, İskeçe’den geliyoruz, Türk’üz” dedik. Bize, “Siz Türk değil Yunansınız dedi. Beynimizden vurulmuşa döndük. Bize Yunan bile Yunansınız diyemezken, nasıl olurda kendi insanımız bize bu yakıştırmayı yapabilir diye kahrolduk. Elbette tepkimizi en şiddetli şekilde gösterdik, “Biz orada Türklüğün, inancımızın mücadelesini verirken,  Al Bayrağımızı her gün gönlere çekiyoruz. Gururla o bayrağın altında yaşamaya çalışıyoruz. Her türlü baskıya ve zulme rağmen, ne Türklüğümüzden vazgeçtik ne de Müslümanlığımızdan. Biz sizden daha Türk’üz, daha Milliyetçiyiz, daha Müslümanız. Siz dönüp kendinize bakın, ne kadar Türk’sünüz, ne kadar Müslümansınız? Ne sizlerin bu tip yakıştırmaları, ne de Yunan’ın baskı ve zulmü, bizi inandığımız davanın mücadelesini vermekten asla alı koyamayacaktır.  “ dedik. Öğrencilerimizin bu sarsılmaz iradeleri karşısında onurlandım, gururlandım, bir kez daha sizinle ne kadar övünsem azdır diyerek,  her birini ayrı ayrı kucaklayarak alınlarından öptüm. Dünya yanıyor umurumda mı? Benim, evlatlarım, dindaşlarım, soydaşlarım yanıyor benim umurumda olan bu. Bizim umurumuzda olması gereken bu. Hassasiyet göstermemiz gereken konu bu. Gerisi laf-ı güzaf.Öğrencilerimiz, burada kaldıkları süre içerisince, Ankara’nın değişik yerlerini gezip, kurum ve kuruluşları ziyaret ettiler. Her biri destek sözü verdi. Biz dâhil, inşallah bu destek sözleri laf da kalmaz. Çünkü orada ki insanımız, Türklük adına var olmak veya yok olmak mücadelesi veriyorlar. Hem de kime karşı,  Avrupa Birliği üyesi, demokrasinin beşiği diye anılan, Lozan Antlaşmasını kabul eden Yunanistan’a karşı. Var olan ve bilinen gerçeği bir kez de biz söyleyelim. Başta Yunanistan olmak üzere bütün batılı devletler, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, insani değerlere sahip çıkma, antlaşmalara uyma, hepsi de kendileri için geçerli. Söz konusu başka ülkeler ve onların insanları ise, demokrasiyi esaret zinciri takma, insan hak ve özgürlükleri deyince de ölüm ve katliam akla gelmektedir.Öğrencilerimizi bir kez daha en derin kalbi muhabbetlerimle selamlıyorum. MÜCADELENİZ, MÜCADELEMİZDİR OLACAK, ÇIĞLIĞINIZ  BÜTÜN CİHANI KUŞATACAK, YENİ ASIR TÜRK ASRI OLACAK, BAYRAĞIMIZ İLELEBET GÖNLERDE DALGALANACAK.