Piyasalar

Batı Kudüs, Doğu Mekke!

Punto:
İslâm işbirliğinin teşkilatı bile var! Nitekim geçen gün Türkiye’nin zoru ile toplandı. Toplantıda tahmin edilebileceği gibi Amerikan işbirlikçisi Suudi Amerika ve Mısır düşük seviyede temsil edildi. Bu ülkelerin kralları veya diktatörleri gelse yüksek düzeyli mi olurdu? Bence olmazdı; o zaman alçak düzeyli olurdu! İslâm dünyasında alçaklığın tarihi bir asrı geride bıraktı. Hüseyin alenen alçaklık yaparken, o zamanki Suud emiri zımnen alçaklık statüsündeydi. (Bunu bugünün yaygın ifadesi ile söylersek: “Kripto alçaklık!”) Nitekim, Hüseyin’in isyan emarelerini gören Teşkilat-ı Mahsusa 1915’te Mehmed Âkif’li bir heyeti Arabistan’a gönderdi. Bu heyet Necid emiri ile görüştü, onun Osmanlıya bağlılık teyidini aldı. Fakat Suud emiri ile görüşemedi. Emir ziyaretten haberdar olduğu halde başkent Hail’i terk edip daha alçak bir yere gitmişti, 900 metre rakımdan deniz kıyısında bir yere! İngilizler bu coğrafyadaki asıl oyuncularını hemen devreye sokmak yerine Arap krallığı zokasını yutan safderun Hüseyin’i öne sürdüler. Adam hem de “Mekke Şerifi” idi! Mekke şerifi, Müslümanların dünyaca kabul görmüş halifesine isyan ediyordu bu şerefsizliği gelin de izah edin! Şerefsizlikle bir yere varılmaz, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olunur. Hüseyini hainlik makamına oturtan İngiliz aklı ikinci hamlesini yaptı ve Suudları Hüseyine karşı kullanarak Hicz bölgesini ele geçirmelerini sağladı. Bunlar sünnete düşmandı (bu Peygambere düşmanlık anlamına gelir), İslâmın tarihî olan her şeyine düşmandı, Harameyn de, hac da umurlarında değildi. Türbeleri, mezarları tahriple işe başladılar. Diğer hak mezhepleri yok saydılar. Bunlar ölümden ibret alıcı değildi. Bunlar “Müslüman” pozitivisti. Bunların fiziki bedeninden başka bir şeyleri yok. Bunların din anlayışında maneviyat yok, ruhaniyet yok! Mezarları düzlediler, Peygamber efendimizin türbesi dışında türbe bırakmadılar. (Belki de şimdilik. ABD elçiliği Kudüs’e taşındıktan sonra sıra ona da gelebilir) Daha sonra da Kâbe’nin etrafını şeddadi binalarla Kuşattılar. Şimdi tavaf sırasında nereden baksanız Amerikan emperyalizminin, İngiliz sömürgeciliğinin sembollerini görüyorsunuz. Önde minicik Kâbe, ardında Londra saat kulesi! Yahut Amerikan kapitalizminin sembolü devasa otel binaları! Siz Kâbe’ye odaklanmaya çalışırken., hiç şüphe etmeyin ki, Suud emirleri (şimdi melik diyorlar veya king galiba) o İngiliz putlarına, Amerikan putlarına odaklanıyorlar. Buraların işgali bu putları olmasa anında biter. Eskiden İngiltere olmazsa Suud olmazdı, şimdi ABD olmazsa Suud olmaz! Suud bir devlet değil, bir terminal ülke. ABD otoritesi Suudlara en modernlik düşmanı taraflarını inkâr ettiriyorlar. O ne? Vaşington’a kadın elçi tayin ettiriyorlar! Kadınlar birden direksiyona geçiyorlar! Felan filan.. Yakında Suudi güzellik yarışması yapılırsa şaşmayın! Tramp rezili kutsal toprakları mülevves ayaklarıyla kirletirken, Suud kralının ağzı kulaklarına varıyordu. O güne kadar kadın eli sıkmanın haramlığını nas gibi ilan edenler, Trampın açık karısının elini hararetle sıkıyorlardı. Bunların kutsalı yok, bunların öte dünyası yok. Çünkü öte dünyayı hatırlatın mezarları yok ediyorlar. Bunlar Kudüs’ü sattılar son olarak. Daha önce Mekke ve Medine’yi sattılar. Kudüs açık işgal altında, Mekke ve Medine kripto işgal altında. Kudüs'ün doğusuna razı olduk, Mekke ve Medine’nin de batısını isteyelim bari! Not: Bazı aymaz tüccarlar umre propagandasına devam ediyorlar. “Umreye gidin, cennete girin. Biz de paracıkları desteleyelim!” Yazıktır, günahtır! Siz para kazanacaksınız diye müslümanları mezellete düşürmeyin. Şimdi umrenin sırası değil. Şimdi küfrün yardıkçılarına karşı açıkça tavır koymanın zamanı!