Mehmet Akif’in yıllar önce Batı için yapmış olduğu tespitin, bugün ne kadar doğru olduğunu görüyoruz; “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”
Bu söylemi biz yıllarca görmezlikten, duymazlıktan, geldik. Bir de Batı’ya, Avrupa dediğimiz o canavara büyük bir hayranlıkla baktık. Demokrasinin beşiği, insan hak ve özgürlüklerinin temsilcisi, insani değer yargılarının koruyucusu ve savunucusu olarak gördük.
Her ne kadar bir kısmımız bunun böyle olmadığını bağıra bağıra, çığlık ata ata anlatmaya çalışmış , “emperyalizmin beyni Siyonizm’dir”, “köhnemiş Batı bizi kuşatıp yok etmeye çalışıyor”, “Hilal-Haç kavgası ebediyete kadar devam edecektir. ”, “Türk Kültür ve Medeniyetinin, Müslüman Türk Milletinin var oluş veya yok oluş mücadelesi vardır”, “Dilimizi, dinimizi, vatanımızı işgal etmek için her yolu deneyeceklerdir” vs. denmişse de, birçoğumuz kulaklarını tıkamış sağır olmuş, gözlerini kapamış kör olmuştu. Hatta bu gençler hayalcilikle suçlanmış, dikkate bile alınmamıştı.
Bu güne gelindiğinde, başta 70 yılların “Mücadelecileri” 45-50 yıl evvel ki söylemlerinin bugün inkâr edilemeyecek şekilde gerçekleştiğini görmelerinin üzüntüsü yaşarken, “Keşke bizler yanılmış olsaydık veya uyarılarımız dikkate alınsaydı” diyorlar.
Kendilerini demokrasinin beşiği sanan ülkelerin başta İsveç olmak üzere, Fransa’nın, Almanya’nın, bitişlerini, tükenişlerini adım adım izliyoruz.
Hatırlatalım; İsveç, Tevrat’ı yakmaya kalkanlara izin vermedi. (iyi ki de vermedi, vermemeliydi de) ama söz konusu Müslümanların kitabı Kuran-ı Kerim olunca, geniş güvenlik önlemleri içerisinde Kuran-a yapılan saldırıya izin verdi. Dünyaca terör örgütü olarak kabul edilmiş, Türkiye’nin, Türk Milletinin düşmanı PKK ve türevlerini korur, kollar her türlü faaliyetlerine izin verir, bunun adına da fikir ve düşünce özgürlüğü der ama kendine yönelik bir hareket olduğunda da bunu terör eylemi, yapanları da terörist ilan eder. Ne güzel demokrasi değil mi!? İki yüzlülükte son nokta.
Almanya; PKK nın üssü haline gelmiş, ırkçılık ve faşizm had safhada, Müslüman Türk evleri yakılır, yıkılır, PKK nın ve Fetö’nün her türlü faaliyetine göz yumulur. Müslümanların kendi arsalarına kendi paraları ile camii yapımlarına izin verilmez, din ve vicdan hürriyeti engellenir. vs. Ve Almanya demokrasinin beşiği medeni bir ülke değil mi!?
Ve Fransa… Demokrasi denince akla gelen ülke! Müslümanların dini değerlerine saldırır, camileri, dernekleri kapatır, PKK nın enstitülerini kurar, PKK elebaşlarına devlet nişanları verilir, Lafarge Şirketi, İŞİD, PKK ve türevlerine her türlü desteği verir ve bu ispat edilir ama Fransa demokrasinin kalbidir öyle değil mi!!??
Fransa yıllarca sömürdükleri devletlerin insanlarını, ülkelerine getirerek köle olarak kullanmaya kalkarlar, aç, susuz, her türlü imkândan mahrum bırakarak, insan yerine bile koymazlar. 2. 3. Sınıf vatandaş olarak gördükleri, kolay kolay devletin önemli kademelerinde yer vermedikleri, bu insanları potansiyel tehlike olarak gördüler. Bilinçli olarak orantısız güç kullanarak bu insanları canlarından bezdirdiler. Oysaki bu insanların ülkelerini talan ettiler, yağmaladılar, soydular, bütün zenginliklerini Fransa’ya getirdiler. Başta Cezayir, Libya ve Fas olmak üzere soykırım yaptılar. Katliam üzere katliam gerçekleştirdiler… Demokrasinin kalesi Fransa değil mi!!??
Ve o köle olarak gördüklerinin çocukları ayağa kalktı. Hem de yaşlarına bakmadan. Yeter artık dedi. “Ben insanım, hak ve özgürlüklerim var, beni yok sayamazsınız, ötekileştiremezsiniz, sizin sömürünüze son veriyoruz” diyerek isyan bayrağını açtılar Fransa’yı ateşe verdiler.
Bu yıllarca ezilmişliğin, horlanmışlığın, itilmişliğin sömürülmüşlüğün bir sonucuydu. Bu çocukların birçoğunun yaşı 13… Yaş ortalamaları 17… Tutuklananların sayısı ise binlerce… Fransa, demokrasi de örnek bir ülke değil mi!?!!
Peki, beyaz yakalı Fransız Halkı! 17 yaşındaki çocuğu katleden katil polise milyonlarca Euro topluyorlar. Olayları körüklemek istercesine, cinayeti mazur göstermek istercesine, “iyi yaptınız, az bile yaptınız, daha da yapın” demek istercesine. Buyurun demokrasi şölenine!!!???
Batı, bitmişliğin, tükenmişliğin, rezilliğin, acizliğin, zavallılığın, ikiyüzlülüğün, alçaklığın en üst sınırını yaşıyor.
Deniliyor ki; ” Fransa’daki olaylar, Türkiye’de de olabilir mi?
Bir bakalım olabilir mi?
-Biz kimsenin ırkından, mezhebinden dolayı ne evlerini yaktık, yıktık ne de ötekileştirdik.
-Biz hiçbir ülkenin aleyhine çalışan terör örgütlerini beslemedik, kucak açmadık, kucaklarına oturmadık.
-Biz hiç kimsenin ne dinine ne kitabına ne inançlarına ne hakaret ettik ne de yaktık.
-Biz hiç kimsenin ibadetgâhlarını açmasını engellemedik. Aksine, eskiyen, yıkılan yerleri onardık, tamir ettik. Herkes bu ülkede dinini, dilini, mezhebini, kimliğini, özgürce, çekinmeden yaşar, bütün dinler muteber kabul edilir ve saygın bir yerleri vardır.
-Biz kimsenin ülkesini sömürmedik. Zorla ülkemize getirmedik. Kimsenin malına, mülküne, zenginliklerine çökmedik, soyup -soğana çevirmedik.
-Biz çocukların ellerine silah verip savaştırmadık. Terör örgütlerine açık veya gizli hiçbir destek sağlamadık.
-Bizim ülkemizde 13 yaşındaki çocuklar isyan etmez, onlar sevgi ile büyür, şefkat ve merhametle yetişir. Onları savaş alanlarında değil, oyun alanlarında görürsünüz.
-Biz kimseyi ötekileştirmedik, 2. Veya 3. Sınıf vatandaş olarak görmedik. Devletin sunduğu hiçbir imkândan mahrum etmedik. Biz ne yedik ne içtikse onlarda aynısını yiyip- içtiler.
-Biz yaratılanı severiz Yaratan’dan dolayı. Peki ya SİZ!?
Özetle, Fransa’da veya Avrupa’nın her hangi bir ülkesinde yaşananlar bizim ülkemizde yaşanmaz. Kimse ellerini ovuşturmasın. Provokatörlere Türkiye’den ekmek çıkmaz.
Ve gerçek şu ki; Türkiye demokrasisi, Batı demokrasisinin fersah fersah önünde…
Batı için tarihe not düşüyorum;
BUNLAR SİZİN DAHA EN İYİ GÜNLERİNİZ
YAŞATTIKLARINIZI YAŞAMADAN RAHAT VE HUZUR YÜZÜ GÖREMEYECEKSİNİZ…
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı