….aşağılık insanoğlu her şeye alışır! (Suç ve Ceza – F. Dostoyevski)
“Çocuklar gündüz belirledikleri komşunun bahçesindeki kaysı ağaçlarından akşam meyve çalacaklar.
Hava kararmasıyla birlikte plan devreye girer ve komşunun bahçesine girilir. Usul gereği biri kapıda
bekçi/gözcü olarak konulur. Ki gelen geçeni oyalasın, tehlike anında ortamı kargaşaya verip, panik
nidalarıyla içerdeki usule aykırı mal transferinde (hırsızlık) bulunan ekibi uyarsın. Bazen de kapıya
konulan gözcü, ekip içindeki birine “gıcıklığı” nedeniyle operasyonu bahçe sahibine veya gelen geçene
gammazlar….”
Bu anlatımı yaşları ellinin üzerinde olan ve çocuklukları köyde- köyleşmiş şehirde geçmiş çoğunluğun
başından geçmiştir.
Bugünün siyasetiyle bu olayı yorumlayacak olursak; ortaklık kurmuş iki ekipten biri içeride
başkalarıyla flört ederken kendisi de kapıda gözcülük yapmaktadır. Eğer ki içerideki amaçlanmış plan
gözcünün rızası dışında yeni bir yol tutmuş, kendisi by-pass edilmişse, gözcü her şeyi anlatacak,
ortağını rezil etmek için her yola başvuracaktır.
Bahçeli’nin bunca risk altına girip, sonucu istediği gibi olmaz veya ortağı gizlice başkalarıyla flört
etmesi halinde ki durum fotoğrafını bugünden tarif bile etmek istemiyorum. Milli çıkar ortaklıklarında
gizliliği değil de, açıklığı tercih ederseniz sonucun olumsuzluk rizikosunu bile ülke halkıyla paylaşır,
yükü dağıtmış olursunuz.
ERDOĞAN VE BAHÇELİ’NİN “YENİ PARADİGMA”SI
13 sene önce başlayan ve Esad’ın ülkeyi terk etmesiyle sonuçlanan bir süreç dünyayı ilgilendirdiği gibi
bizleri de yakından ilgilendirmektedir. Suriye’de gelinen durum gözlemsel olarak bakıldığında bizleri
de memnun etmekte, en azından bölgede bir yönetsel istikrar olacağı ümidiyle bizlere olumlu
yansımaktadır. Hükümetin bölgesel gelişmelerle ilgili iç kamuoyunu bilgilendirmemiş olması konuyla
ilgili geniş tabanlı “dezenformasyon” oluşmasına neden olmuştur. Türkiye olarak yıllardır önemli
kaynak aktardığımız, şehitler verdiğimiz bir sürecin yeni yol haritasında önemli rol üstlenmiyor
oluşumuz, üzerinde sıklıkla yorum üreteceğimiz bir konu olarak gündemde kalacaktır. Terör örgüt
lideri Abdullah Öcalan görüşmelerinden çıkabilecek muhtemel “Rojava” bölgesel yapısı önemli bir
sorun olarak ileriye taşınabilecektir. Öcalan’ın Erdoğan ve Bahçeli’nin “YENİ PARADİGMASI” içeriğinin
kamuoyuyla paylaşılmamış olması sürecin doğru işletilememesi algısı oluşturmaktadır. Rojova, Yeni
Paradigma ve İsrail’in güvenliği gibi konuların bilgisini, oluşan Suriye Re-organizasyon çalışmalarında
sıklıkla ilgi kurulması güncel kalacak konulardandır. Bölgesel Suriye oluşum çalışmaları ve Kuzey
Suriye Kürdistan yapılanması tartışmaları Milliyetçi duruşuyla bilinen MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli’ye defacto olacak gibi.
AVRUPA DEAŞ TERÖRİSTLERİNİ TÜRKİYE’YE KİTLİYOR
Önemli bir bilgi kaçırma diyebileceğimiz konu da muhtelif Suriye hapishanelerinde yatmakta olan
Avrupa Birliği ülke vatandaşları olan Işıd teröristleri meselesidir. Avrupa kökenli olan yaklaşık 6 bin
civarı olan bu Işıd teröristlerini kendi ülkeleri “öleceklerse oralarda ölsünler” diye geri almadıkları gibi,
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la anlaşıp, sorumluluğu ve bakımını Türkiye’ye verdikleri söylemidir. Eğer
böyleyse ileriye dönük nur topu gibi yeni bir terör örgütümüz olduğunu bugünden söyleyebiliriz.
Suriye Fatihi olduğumuzu söylediğimiz bir süreç sonunda bunu bize “fetih hediyesi” olarak verildiğini
de düşünmüyor değiliz. Burada ki önem, bu gelişmeyi bize yöneticiler nasıl aktaracağı beklentisidir.
Avrupa, kendi vatandaşlarının Işıd’lı mahkumlar bile olsa kabulünü ve bakımını kendileri
üstlenmelidir. Resmi rakamlarda geçen 3,6 milyon Suriyeli sığınmacının Avrupa’ya gönderilmemesi
için euro’lu ödeme yapması, bizimkilerin de bunları bize “Ensar” olarak kabullendirmesini 13 yıldır
mecburen yuttuk. Bu Işıdlıları bize, “babaları bizden, kardeşiz” diyebilirler mi? Baba deyince tuttuğum
bir fıkrayı sizlerle paylaşmak istediğim.
GOLANİ BİZİM ADAM MI?
Doksanına gelmiş bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.
Doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:
Doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"
Adam- "Evet, eşim.”
Doktor- "Ama bayan 25 yaşlarında..."
Adam- "Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"
Doktor- "Yoo, aklıma benim dedem geldi de."
Adam- "Nesi varmış dedenizin?"
Doktor- "Kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava
çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. Kendisi Israr
etti ve hazırlandı. E, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim.
Ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna
koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü..."
Adam- "Olur mu, başkası vurmuştur onu."
Doktor- "Ben de onu demeye çalışıyorum işte! “başkası vurmuştur”