İnsanoğlu hayatı yaşarken, ekonomik durum, yönetim ilişkileri, iş hayatı, sağlık ve pek çok alanda, engellerle karşılaşır. Tabi engeller aşılmak içindir, takılmak için değil. Yanına varmadan, köprüyü geçmek mümkün mü? Uzak mesafelere ulaşmak, yakın mesafeleri aşmakla mümkündür. Atatürk” Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem, o işe neler mani olur diye düşünürüm, engelleri ortadan kaldırdın mı, iş kendi kendine yürür diyor.”Sokrates’te” engellerin en yıldırıcısı, insanın kendisidir der.
Bunları düşünerek siyasi hayatta çözümler, engellerin arkasında kalıyor ve bahaneler zinciri ile kolaycılığa kaçılıyor. Yunus “sonsuz hayatı, insanların gündemine taşır.”İnsanın çabası ile, perdelerin açılması, nasıl bir nimetse, neticenin, sonuca varması da, zorlu bir sürecin, emeği ile gerçekleşir diyor.
Zirvelerde, kartallar da bulunur, yılanlarda, birisi oraya süzülerek, diğeri ise, sürünerek gelir. Önemli olan nereye gelmiş olduğunuzdan çok, nereden ve nasıl geldiğinizdir.
Günümüzde bu tek adam iktidarını o kadar tenkit eden var ki. Üstelik bu işe kafa yoranlar. Ekonomi, adaletsizlik, soygunlar, vesayet, toplumsal çöküş, hırsızlıklar, belkide cumhuriyet döneminde, bu kadar olumsuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamak zordur. Tüm veriler ortada iken,”ne yaparlar? Kurtuluş için değil de, ben ülkem, insanlık için, ne yapabilirim sorusunu kendimize niçin sorup, mesuliyet almayız? Gününüzde, ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel alanda yaşanan bir çok değişim var iken, siyasetin taklidi alışkanlıklarından kurtulamaması, sabit fikirler olması, eskiyle oturup kalkmayı devamlı hale getiriyor. Siyaseti düşünenler” gördüklerinizi taşlarken, görmediklerinize nasıl inanıyorsunuz da, olmazlar her tarafınızı ayrık otu gibi sarmış. Sıkıntıları, kendilerinde yaşayanlar ve yaşatanlar da şikayetin mübaşirleri gibi seslerini yükseltiyorlar. Lider şöyle olsun, imkan olsun, karizmatik olsun, geleneğe bağlı olsun. Geline damat, damata da gelin arıyorlar sanki. Ülke ve “önce insan” için değil de ,kafasındaki modeli arıyor sanki. Kağnı gıcırdasın,bende biniyim, yağacak yağmura, tarlamı taşıyım hesabı.Kendi çabası yok, seyret, merak et düzeni.
Garip günlere kaldık. Çokları, “akıl pazarları”üretiyor ama sorumluluğunu almıyor.Başkasından bekleme kolaycılığı. Nimetler olursa sonuna kadar istiyor.Kimse yeri doldurulamaz, eşine rastlanılmaz, değildir. Hatalarından ders çıkarabilen,istekli, arzusu, azmi, kabiliyeti olan, kiri olmayan, ahlaklı, yeni isimlerle, farklı anlayışla, yola devam etmelidir.Zenginleşme yeri olan siyaseti, hizmet yerine çevirmek gerekir. Yeniliklere açık, dijital sistemle, düşünenleri siyasete kazandırmak önemli.Servet siyasetten gelir, çalma sırası bizde, buyruğumdur, alanından çıkartmak,ahlaklı siyasetin kuralı olmalıdır. Kirliliği yasalara uydurmakla değil, yasalarla, kurallı yönetim anlayışını getirmek gerekir. Ülke liyakatli insanlarla doludur. Oğuz Atay’ın dediği gibi”sahtekarlıkla,ne devrim olur, ne de insanlık kurtulur”.Bu iktidarın kurumsal ve hiyararşik sorumsuzluğu karşısında, aradığı karizmatik ve geleneksel lider hayranları, bu ülkeye yıkımı ve keyfiliği getirdi.Bu felaketi yaşayanlar aynı ısrarla,bilinçsiz tercihleri ile siyaseti, insanlık yararına kullanabilir mi?
Max Weber makalesinde, üç ideal,siyasi liderlik türünü ortaya koyuyor.
1. Karizmatik lider. “Cazibe içerenler”
2- Geleneksel lider”din ve ideolojilerin vesayetinde olanlar
3-Yasal liderlik”modern hukuk ve devlet, bürokrasi”
Şimdi bahane arayanlara sormak lazım, geleneksel ve karizmatik liderler, bu ülkeyi bu hale getirmedi mi? Kamplaşmalar, soygunlar, keyfilik, mafya ve vesayet düzeni, kirlilikler, faili meçhuller, adaletsizlikler, zulümler kimin eseri.
Siyaset isteniyorsa yeni anlayışta “yasal lidere ve kadrolara” ihtiyaç var. Buna gayret edilmelidir. Yoksa, mirasınız kaderinizdir.Yaşanan sıkıntıların kaynağı bu değil midir?
El Kindi” sebebi bilinmeyen acıların, şifası yoktur”der.
09-02-2024 Kemal ALBAYRAK