Yücel OĞURLU
Punto:
Dinle
Azerbaycan'ın başşehri Bakü'ye ülkenin bağımsızlığından bu yana beşinci gelişim. Şehre her gelişimde gelişmeyi rahatlıkla görmeniz mümkün. Bizim unuttuğumuz, onların halen kullandığı tabirle “inkişaf” (gelişme), bütün hızıyla devam ediyor.
Bakü’de havalında indiğimiz andan itibaren 10 yıl öncesine göre oldukça farklılaşmış standartları keyifle izlemeye başladım. Havaalanından başlayarak görevlilerin son derece nazik ve güler yüzlü olduğu; Türkiye’den geldiğinizi anladıklarında yüzlerin güldüğü böyle ikinci bir ülkeyi hatırlamıyorum.
Başkent Bakü, 5 milyonluk nüfusuyla Azerbaycan'ın en büyük şehri. En son yedi yıl önce uğradığımda Bakü, baştanbaşa bir inşaat sahası gibiydi. Şimdi ise inşaatlar bitmiş, şehir adeta yeni baştan kurulmuş gibi. İşin güzel tarafı, şehir yeni baştan kurulurken şehrin tarihi kimliğine uygun bir yapılaşma planı ve tarihi dokuya uygun mimari tercihler itina ile izlenmiş.
Bu gelişmenin kaba ve görgüsüz bir gelişme olmadığını görmek gerçekten sevindirici. Birkaç istisnayı saymazsak yükselen binalardaki estetik ile tarih, çevre ve şehrin genel mimarisi ile sağlanan uyum örnek alınması gereken cinsten.
Bölgedeki mimari yapılaşmanın tarihi malzemesi olan “sarı taş”, eski binalarda olduğu gibi yeni binalarda da özenle kullanılmış. 30 yıl öncesinin kaba Sovyet yapılarının yerini, daha zarif, estetik ve göze hitap eden bir yapılaşma almış.
Belirli bir yüksekliğe kadar izin verilen yükselen binaların göz tırmalamadığı ve Hazar Denizinin ufkunu kesmediği şehrin geniş yolları trafiği büyük ölçüde kaldırabiliyor. Bakü’yü dipdiri ve canlı görmek bölgenin geleceği adına ümit verici.
Geniş cadde ve bulvarlar ile Sovyet döneminden kalan tarihi yapıların yanı başında yükselen, ofis ve konutları barındıran yeni binalar, geneli itibariyle göz tırmalayıcı değil. Ahenkli bir bütünü, tarihi devamlılığı ve günün ihtiyaçlarını yan yana gözeterek inşa edilmiş.
Artık Azerbaycan, 13 bin dolarlık kişi başına düşen milli geliri ile ve petrol gelirlerinin yavaş da olsa halkın hayat standardına yansımasıyla 5-10 yıl öncesine göre bile çok değişmiş. On yıl öncesiyle kıyas edilmeyecek kadar standartları yükselmiş olan araçlar, konutlar, giyim kalitesi ve standartları yükselmiş olan otel, restoran, hastane, eğitim kurumları, havaalanı vb. gibi her noktada gelişme merak uyandırıcı. Kısmen haklı olan bu eleştirilere rağmen gelişmenin hayret uyandırıcı hızını izlemek; geniş bulvarları ve caddeleri dolduran jeep ve SUV’ların çoktan Moskoviç ve Lada’ların yerini almış olması olmasını beklediğim ekonomik gelişmenin bazı yansımalarından.
Halkın, petrol gelirlerinin tabana hak edilen ölçüde yansımadığı yönünde eleştirileri var. Onların iddia ve beklentilerine bakılırsa GSMH adil bir şekilde bir paylaşılmış olsa halkın gelir seviyesi kısa sürede bugünkünün iki katına çıkabilir.
Benzer gelişmenin geçtiğimiz yıllarda eski Sovyet Cumhuriyetlerinden Türkmenistan ve Kazakistan’da da hızlı bir şekilde yaşandığını; bu olumlu gelişmenin halka yansımasının yine aynı temel problem olarak yaşandığını ifade etmek gerekir. Buna rağmen, yaşanan bütün gelişmelerin er ya da geç geç de olsa halka inmesi, geleceğe yönelik önemli bir başlangıç ve adımdır. Büyük bir ihtimalle Özbekistan’da da İslam Kerimov sonrası benzer bir hızlı kalkınmanın başlayacaktır. Biz yine Azerbaycan’a dönersek:
Azerbaycan’da Havaalanından Bakü Devlet Üniversitesine kadar yaklaşık 45 dakika yol boyunca sürücü arkadaşla neredeyse tek bir kelime ve anlaşma problemi yaşamadan bütün sohbetimizi sürdürdük. Anlam kaymasına uğramış olan fakat ikinci üçüncü kez duyduğunuzda kolaylıkla anladığınız bir kaç anahtar kelimeyi öğrendiyseniz ve Türk edebiyatı ve kültürüne aşina iseniz anlaşmak için en fazla bir saate ihtiyacınız var.
Onlar bizim konuştuklarımızı tamamen anlarken biz onların konuştuklarından bir kısmını dilde tasfiye ve arındırma politikamız dolayısıyla anlayamıyoruz. Gelişme, üretim, gereksinim, olanak, olasılık dediğinizde anlamazlarken inkişaf, istihsal, ihtiyaç, imkân, ihtimal dediğinizde hepsi anlıyorlar. Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesinde genç öğrencilere, Dekana, Rektör Yardımcısına, bir diğer üniversitenin rektörüne bu ve benzeri kelimelerle hitap ettim ve çeviriye ihtiyaç duymadılar.
Bakü radyosunda ara ara Türk müziklerinin dinlendiğini duyuyorsunuz. Hoş Azerbaycan müziği de Türk müziği değil mi?
Türkiye’nin Karabağ ile ilgili en küçük bir açıklaması bile onlar için çok önem arz ediyor ve Türk yetkililerin olumlu mesajlarını bizimle gurur duyarak paylaşıyorlar.
Bakü’de katıldığım “Milletlerarası Yükseköğrenim Fuarı”, onların tabiri ile “Beynehalk Tahsil Sergisi” liseli ve üniversiteli gençlerin Türkiye ve İstanbul eğitim hakkında ardı arkası gelmez soruları ve ilgilerini gördüm. Bu kadar büyük bir sevgi varken ve avantajlarımız açıkça ortaydayken 200 Türk üniversitesinden sadece 19’unun fuarda olması düşündürücü. Başka bir ülkede olsaydı muhtemelen 100 üniversite katılmış olurdu. Bu arada, Türkiye’nin temsilinde rolü çok büyük olan Yunus Emre Enstitüsü’nün neden fuarda olmadığını soran Azerbaycanlı veli ve öğrencilere cevap veremedik. Bu arada Rusya Federasyonu onlarca üniversitesiyle çok aktif ve büyük bir eforla ilgi çekmeye çalışıyor. Bizim içinse Azerbaycan ile ilişkilerde az emekle çok iş yapmamız mümkün.
Açıkçası kendi haline bırakılmayıp sahaya inilmesi halinde Türkiye, aynı dili konuştuğumuz ve aynı milletin parçası olmaktan memnun olduğumuz Azerbaycan’dan daha fazla genç kardeşimizi Türkiye’ye getirilebilir.
Aynı dili konuştuğumuz, aynı kültür ve inancı paylaştığımız kardeş Azerbaycan'ın güçlenerek yoluna devam etmesinden dolayı bizler de gurur duyuyoruz. Bununla birlikte, Azerbaycan ile yapabilecek öğrenim, ticaret, kültür, dil ve her türlü ekonomik ilişkiler yeni baştan kurgulanıp kurulmalı diyerek yazıma son veriyorum.