Seçim satı mahallinde yine piyasaya çıktılar, Haberlerde, gazete sütunlarında düğmelerine basılmış belli erken iş başı yapmışlar...
Kimi Devletin valisini selamlamadan geçmeyi onur adleder, kimi alem sofrasında Kuran-ı Kerimi yakarak kafirliğini aleni eder, Kimi Cami duvarına işer, Kimi Bayrak yakarak hainliğini tesciller, Kimi Türbanı sancaklaştırır, Kimi Atatürkü kalkanlaştırı, Kimi ise Abdulhamitle ve Atatürk'ü mezarlarında bile rahatbırakmaz yarıştırır..
Bakarsınız Türkçüdürler.! Aslında Türk değildirler, Sorsanız İslamcıdırlar..! Aslında Müslüman da değildirler.! Milliyetçilikte kimseye söz ve sıra vermezler.! Aslında Milliyetsizdirler.! Dillerde Vatan olsada, yediği içtiği yeri kutsal adleden İşkembe-i Kübrayı Vatan bilen Vatansızdırlar...
Kim mi ? Bunlar..! Uzakta aramayın Türkiye Cumhuriyetinin 1 Yüzyılının bitişi ve 2 Yüzyılının başlangıcı niteliğinde ki 2023 seçimlerini Vatandaşın asli ve öncelikli gündemlerinin, ihtiyaçlarının, sorunlarının dışında karşılanmasını sağlamak,
Millet iradesine Manüplasyon ve ajitasyon ile ipotek koymaya çalışanları sahnede, ekranlarda, haberlerde sıksık görmeye,dinlemeye başlayacaksınız...
Arife tarif gerekmez amma.! Arif olan anlar diyip biz İhanetin Anatomisini temsil edenleri tarif edelim vaktiniz var ise okuyun inşallah.!
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğunun hem toprak hemde devlet olarak elde kalan bir bakiyesidir.!
Ve Anadolu coğrafyasını korumak , ileri medeniyetler seviyesine ulaştırarak devamlılığını sağlamak ideali ile kurulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti, aslında Osmanlı imparatorluğunun 3 asır öncesinde ve devamında defalarca denediği, tecrübe ettiği medenileşme ve modernleşmenin hayata geçirmeğe çalışdığı bir sürecin devamı ve tamamlayıcısıdır.
Binlerce yıllık bir devlet ve millet olma geleneğinin mirası üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyetinin yakın cumhuriyet tarihi maalesefki günümüzdeki gerek ekonomik, gerek,sosyal,siyasal ve demografik gerekse kültürel problemlerine temel teşkil edecek olaylar ve çalkantılarla geçmiştir.
Şüphesiz günümüze ait halin ve ahvalin olumlu ve olumsuz sebep ve sonuçları ne cumhuriyet öncesi mazide nede cumhuriyetle birlikte atide değildir.
Olumlu ve olumsuz süreçleri ile doğruları ve yanlışları, hataları ve kusurları ile keşkeleri ile bir bütündür aslında.
Yeni alınan veya kurulan bir şeyin veya sistemin herdaim eski karşısında cazibesini muhafaza etmesi algısı ile bir red-i miras psikolojisi ve anlayışı ile kurulan Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti;
En ileri medeniyetler seviyesini nihayi hedef olarak ortaya koyarken, medenileşme ve modernleşmenin ancak milletle birlikte millileşme ile sağlanacağı gerçeğinden uzak bir anlayışla inşa ve dikte etmeye çalışmıştır.
Ve genel ekseriyetle milletin hemen her kesimi cumhuriyetin yakın tarihi içerisinde devleti idare eden statükonun müeyyide ve baskılarına maruz kalmış hemen hemen herkesimden kendi payına düşen mağduriyeti yaşamıştır.
Kuruluş öncesi ve sonrası teoride milli ve manevi hassasiyetlerin yoğunlukla dillendirip kurucu felsefeyle temellendirilsede, uygulama aşamasında bir avuç kurucu mutlu azınlığın ve elitlerin statükocu zihniyetlerini bir millet nezdinde yaşantıya dönüştürme keyfiyetinden öteye geçememiş ve malesefki bir millet maddi ve manevi milli ve islami kültüründen koparmanın kapısını aralamıştır.
İleri medeniyetler seviyesini medenileşme ve modernleşme ölçütleri çerçevesinde Batılılaşma ile gerçekleşebileceğine inananalar için balo ve eğlencelerde tango ve wals eşliğinde dans edebilmenin ötesine geçememiş sadece ileride alaturka ve alafranga meydan muharebesine zemin hazırlamıştır.!
Ne yazıkki ülkeyi idare edenlerin zihni ve ilmi pratiğinde asla, modernleşme, tam bağımsız bir ülke olma ideali gütmemiş.
Yakın siyasi tarihimizde gelenekçiler ile yenilikçiler arasında ki şahsi ve siyasi üstünlük savaşının silahı olmaktan öteye de geçememiştir.
Medenileşmenin ve modernleşmenin maddi ve manevi kültürel birikimler ve değerler etrafında ancak ve ancak millet nezdinde millileşmeyi sağlamakla mümkün olacağı gerçeği yönetenler tarafından gözardı edilmiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tam bağımsız Türkiye hedefine ancak en ileri medeniyetler seviyesini yaşantıya dönüştürmekle mümkün olacağı işaretine ragmen
Onun sağlığında ve sonrasında en büyük ihaneti Laik ve Kemalist rejimin garantörü sivil ve askeri siyasiler ve bürokratlar yapmış
Cumhuriyeti biz kurduk! sizler yaşatacaksınız saiki ile emanet edildiği Türk Gençliğini ;
Tarihine kültürüne ve değerlerine yabancılaştırmanın,
ötekileştirmenin, inançsızlaştırma ve idealsizleştirmenin bir devlet zihniyeti ile özdeşleştirmeleri ile mümkün kılınmaya çalışarak
Medenileşmeyi çıplaklık ve ahlaksızlık olarak algılayan ve yaşantıya dönüştüren laik kemalistler bu ihanetin tarihini sözde YENİLİKÇİLER.! olarak tarif edebiliriz onları
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün fikirlerini sonrasında Laisizim temelli Kemalizimle Türk Milletinin geleceğini şekillendirmeye çalışan asıl adı Moiz Kohen olan bir yahudinin muhlis tekinalp ismi ile bu fitne tohumlarını bu milletin arasına devlet adına serpiştirmesinin bedelleridir aslında günümüza haiz problemlerin genel ekseriyetinin alt yapısıdırlar onlar..
İhanet tek taraflı değildir şüphesiz ve olmamalıdır.! Laik ve kemalist sistemin zindeliğini ve devamlılığını sağlayacak bir düşman panzehir gereklidir ve kontrol edilmelidir.!
GELENEKÇİLER.! İslami kisve ile kıblesi batı olanlara karşı konuşlandırılmalı ve kendi mevcudiyetlerini meşru kılacak islami söylem ve eylemler ile çeşitli güdümlü tarikatlar, cemaatler vs ire unsurlar ile karşılarında olmalıdır.!
Alınları secdededir, dilerde tekbir, Onlar için ne kible kabedir, nede ALLAH cc bir.!
Aslında ruhların şeytana satmışlardır, işledikleri günahların karşılığı, kimi için, makam, kimi için, para, kimi için şöhret vesairedir.
Dün almış oldukları islami öğretiyi , bu gün islami vesayet anlayışına dönüştürebilen dini bir otoritelerdir.
Yürekleri yakan ve heyecanlandıran gözleri nemlendiren her sözleri ilah-i hüküm değerindedir, Kutsanmışlardır.!
Her şey onlar için mübahtır.! Amaç kendi menzillerine varmak ise gerisi teferruattır.!
Dünyalıkla, arpalıkla asla işleri olmazdı, dünyevi sermayeye dönüştürmeden uhrevi ikballeri İslamdı,
Evangelizmin islami versiyonlarıdır aslında, yaratıcıya en yakın onlardır, her hakediş onlara ait olmalıdır ve herşey ,herkes yaratıcıya yakın olmak için onlara tabi olmalıdır.!
Çile onlar için müminin mükafatıdır. Saltanat ve sefaat ise tayfanın olmalıdır.! Müslümanın, özverisi, fedakarlığı, ızdırabı, gözyaşı ve kanı onların yaşam kaynağı ve haklılığı olarak aslında geçim kaynaklarıdır.!
Asıl görevleri ise mevcudiyet ve eylemleri ile ,söylemleri ile Müslüman Türk milletini böl parçala yönet stratejisi ile kontrol eden ve yönlendiren neyi güdü belli olamayan statükocu,laik,kemalist sistemin meşruieyetine zaman ve zemin hazırlamaktır.
Aslında kıblesi aynı olan bu iki gruhun ortak nihayi hedefi İlahi Kelimetullah davasındaki bir milleti; iffetten zillete sürüklemek.sömürgeci batılıların taklitçisi haline getirerek sıtratejik Anadolu çoğrafyasında yeni bir Osmanlının tekerrürünün önüne geçmektir.!
Batılılaşma adına ve karşıtlığı ile Hristiyan dünyanın asırlar boyu divanında yer almak için çabaladığı Osmanlı Devleti’ni ve onun torunlarını batı medeniyetinin karşısında onlara mahkum ve mecbur kılacak bir dilenciliğe düşürebilmektir.!
Safi bir İslami ve Türkçülük akımını bu millete gayr-i Türk ve Müslüman olmayan ellerden anlattıran batılılar günümüzde yaşadığımız sıkıntıların tohumlarını bir asır önceden mason localarında yetiştirdikleri sahte Türkçüler ve İslamcılar aracılığı bu topraklara serpmiş ve yetiştirmişlerdir.!
Aslında Kıble her iki taraf içinde batıdır.! Kimileri laik ve kemalist olarak ülkenin en stratejik yerlerini NATO ya açıp birleşmiş milletlerin şamar oğlanına çevirebilmiş, kimileri sağcı olarak kendi dönemlerinde batının dümenine girip gümrük birliği, Avrupa Birliğini tek care olarak göstererek gerçek kıblelerini tayin edebilmişlerdir.
Onların aslında ortak düşmanları gaza ve cihad şuuru ile donanmış, iman ile yoğrulmuş, bir eli ilimde,fende,teknikte, bir eli Kuranı Kerimde,Sünnette olabilen, bir ayağı mazisinde,tarihinde,kültüründe, bir ayağı inanç ve idealizmi gereği istikbalde olabilen, Milli ve Manevi değerleri asli menbasından alan ve beslenen gerçek Mümin Müslümanlardır.!
Onlar için ideal müslümanların: medenileşmesi bilgisayarı zevk ve sefat için kullanmalı ama asla bilgisayarı üretebilecek bir ilmi ve üretici potansiyele ulaşmamalıdır.! Ulaştırılmamalıdır.!
Onlar için ideal Müslüman kendisini zevkte ve sefaatte yaşatacak hertürlü teknolojik araç ve gereci iyi kullanmalı fakat kendi ihtiyacını karşılayacak potansiyele asla ulaşmamalıdır.
Onlar için ideal müslüman: tüketici toplum standardı ile yaşamını tanzim etmeli asla başkalarının ihtiyacınıda üretebilecek bir potansiyele asla ulaşmamalıdır.!
Onlar için ideal müslüman: sadece kendine müslüman olmalı mazlum müslümanların ve milletlerin varlığından bihaber yaşamını ve maneviyatını tanzim etmelidir.!
Onlar için ideal müslüman bir robot misali sadece namaz kılmalı, turistik bir heyecanla hacca gitmeli, gösteriş ve riya ile zekat vermeil kesinlikle suya sabuna dokunmadan, bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın felsefesine mahkum ve mecbur olmalıdır.!
Çeşitli kültürel farklılıkları tarih içerisinde zenginliğe dönüştürmeyi başaran İslam Ümmetine sokulan bu mihvaldeki tefrika ve fitnenin müsebbipleri her iki kesimin haçı boynundan çıkmamış duayenleri olup
Dün Vehhabilik peyendası ile Arap Milliyetçiliğini körükleyerek Osmanlıyı once parçalalayıp yıkan zihniyet bu günde Osmanlının bakiyesi olarak;
Bu memleketi kurtarırken Arapça alfabe kullanan,Türkçe konuşan, Osmanlıca yazışan bu necip millet ve vatanı , ırkçı ve şövanist yaklaşımlar ve yapılanmalar aracılığı
Türk Milletini ve Devletini bölmeye ve parçalamaya müsait müstevlileri aracılığı ile zaman ve zemin hazırlamaya çalışmaktadırlar.! İşte karşı cenah digerleride sözde GELENEKÇİLERDİR.!
Neyse bırakın bozuk sahatler yalan yanlış işlesin ve çalışsınlar, kendi meşreplerine yakışanı yapıyorlar..
Bu ihanet sürecinin tek reçetesi hakkında birazda sohbet edelim bu reçete ; medeni şuur içerisinde millileşmektir.!
Millileşmek; Tam bağımsız milli bir ekonomi ile mümkündür.!
Millileşmek kendi insanının her nevi maddi ve manevi ihtiyacını kendisi üretebilmektir.!
Millileşmek; üretebildiğini tüketmek, ötesini düşünmemektir.!
Millileşmek; Başka toplumların ihtiyaçlarınıda üretebilerek ihraç potansiyeline erişebilmektir.!
Millileşmek; kendi anayasasını bağımsız bir şekilde yapabilmek ve uygulayabilmektir.
Millileşmek; bizim için maalesef bağlayıcı olan fakat örf ve inançlarımızla bağdaşmaya bilen Avrupa İnsan Hakları Beyannamesini ve kararlarını yırtıp avrupalıların çifte standardına karşı suratlarına atabilmektir.!
Millileşmek; ülkesinin iç ve dış siyasetini hiçbir batılı gücün hamiliğine ve insiyatifine bırakmadan kendisi belirleyebilmek ve yönetebilmektir.
Millileşmek; milli politikaları Avrupa birliğinden ve Amerika’dan bağımsız bir şekilde uygulayabilmektir.
Millileşmek, Amerika’ya sığınan ikameci ve ikametçilerle değil, nizamı alem ve ileh-I kelumatullahı gerçek manada hayatna ikame eden gerçek ulemalarla olur.
Medeni bir şuur ve kültür içerisinde Millileşmek; İbrahim dinlerini dinler ve medeniyetler arası dialog kandırmacası ile birleştirmekle değil “İnneddine indallahil islam” inancında tüm müslümanların birleşmesi ile olur.!
Millileşmek: Milletimizin sosyal ve içtimai hayatını kendi inanç ve değerlerimiz etrafında düzenleyebilmekle olur.!
Velhasıl Millileşmek bizi biz yapan her nevi maddi ve manevi değerleri geliştirerek,zenginleştirerek nesilden nesile yaşayarak taşımakla olur.!
Velhasıl gerçek Millileşmek : cennet mekan başbuğumuz Alparslan Türkeşin onlarca yıl öncesinden altını çizdiği “ İlahiyat fakültesi mescidleri ile Mühendislik fakültesi labratuarlarını aynı okul çatısı altında birleştirebilmek “ideali ile olur.!
Özellikle Milliyetçiliği ve İslamcılığı Millete ve İslama rağmen ahkamının dışında yaşamayıp yönetmeye talip olan zevatların haricinde asıl millileşmeyi sağlayabilecek olanlara Seyyid Ahmet Arvasi’I ne diyor:
Gerçek Müslüman Milliyetçiler ,Yiğitler :“Kendini Allah ve Resûlünün davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını, makam ve mevkiini, din ve devleti, mülk ve milleti için fedaya hazır, şanlı ve mukaddes ay-yıldızlı, al bayrağın gölgesinde dövüşen,nefsini düşünmeyen ve ülküsünde fani olan yiğitlerdir.”
selam-saygı-dua
Ahmet Gökhan Yazıcı