Piyasalar

AMASRA MADEN FACİASI

Punto:

BARTIN' ın Amasra İlçesinde bulunan, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait (TTK) Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesi maden ocağında, 14.10.2022 saat 18.15 sıralarında, yer altında 300 m – 350 m kotundaki galerilerde, büyük bir patlama meydana geldi. 41 maden işçimizi kaybettik. Ülkemizin başı sağ olsun. Acımız çok büyük... Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak, daha çok aydınlara yöneltilen bir vazifedir. Gençlerimiz ve aydınlarımız, niçin yürüdüklerini ve ne yapacaklarını, önce kendi beyinlerinde iyice kararlaştırmalı, onları, halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilecek bir hale getirmeli, ancak ondan sonra, ortaya atmalıdır. M.K.ATATÜRK-1923 Biz aydınların, topluma karşı sorumluluğu; profesyonel olduğumuz toplumsal ve sosyal konularda oluşan sorunları, önceden görmek ve çevremizi zamanında bilgilendirmektir. Bunu yaparken, hiç bir menfaat gütmediğimiz gibi en değerli şey olan, zamanımızı harcarız. Bunu da, illaki vatanı ve halkımızı çok sevgimizden yana, hiçbir karşılık beklemeden; ülkemize olan maddi veya manevi borcumuzu ödemek ve vicdanımızı rahatlatmak adına, bir nebze katkımız olsun diye yaparız. (Nazmi Ölmezyiğit) Ben, mühendis değilim, teknik hususlar mühendis ve uzmanların, suçluları bulmak yargının işidir. İnovatif işletme entegrasyonu ve stratejileri üzerine uzmanlaşmış bir profesyonel olarak; konuya işletme etiği açısından, yalana, dolana, saptırmalara ve dezenformasyona bulaşmadan, canı acıyan bir vatansever olarak, farklı noktalara dikkat çekerek, bazı yorum ve önerilerde bulunmak istiyorum. Maden kazaları ile ilgili yaptığım şahsi araştırmalarım sonucunda, basın, medya ve akademik makale ve raporlardan ulaştığım bilgilere göre, tespit ettiğim kadarı ile 40 yılda ölen madenci sayımız, 1.681 kişi. 1983-2002 arası, 19 yılda 499 ölüm yaşanmış (Geçmiş iktidarlar dönemi). Kalan 2002-2022 arası, 20 yılda ki maden kazalarında ölen madenci sayımız 1.182 kişi. (Bu günkü İktidar dönemi) Ülkemizde, her defasında dua, sabır, metanet sözleri ile geçmişteki 1.640 maden işçimizin ölümü ve geride kalan ailelerinin, nasıl unutulup gittiğini, hepimiz biliyoruz. Kalanlar, nasıl sabır gösterdiler, bu günlere nasıl geldiler, şimdi ne durumdalar, ne eziyetler çektiler, hangi hastalıklarla ve sıkıntılarla mücadele ettiler, hangi acıları yaşadılar, kendi aileleri, eş ve çocukları ne oldu, bir bilenimiz var mı? Yitirdiğimiz, 41 maden işçimiz ve aileleri de, diğerleri gibi (1.640 kişi) belli bir süre sonra, hepimiz tarafından unutulacak ve ülke gündeminden, çıkacaklardır. Bir süre sonra onlarda, kendi acıları ve sorunları ile baş başa kalacaklardır. Sosyal devlet, bu konuda üzerine düşeni yapmaya devam edecektir. Maden kazaları ile ilgili ölümlü sonuçların hiçbirisi, hiçbir süreçte din ve iman ile ilgili değildir. Olsaydı gelişmiş ülkeler, din ve dinler üzerinden yaşadıkları acılı tecrübelerden sonra, bizden önce gerekeni yapar ve kazalı ölümlerden, bizden çok önce kurtulurlardı. Tüm kanun, mevzuat ve yönetmelikler ile ilgili yayınlar incelendiğinde, ülkemizde ve dünyanın her ülkesinde yer altı ve yer üstü madenciliği, tamamen bilim ve teknoloji işidir. CUMHURBAŞKANLIĞI MEVZUAT BİLGİ SİSTEMİ, Maden Kanununun I (A) Grubu Madenleri İle İlgili Uygulama Yönetmeliği MADEN KANUNU (6309 -1954), MADEN KANUNU (3213 -1985 ), MADEN KANUNU (5177 -2004 ) 7257 Sayılı Kanun ile Maden Kanununda Yapılan Değişiklikler (0cak-2021) 2 MADENCİLİKTE ÖNEMLİ BAZI ÜLKELERDE MADEN HUKUKU İLE İLGİLİ MEVZUAT MADENCİLİK FAALİYETLERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİ - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı MADENCİLİK MEVZUATI - TMMOB, Maden Mühendisleri Odası MADENCİLİK ÖZEL İHTİSAS KOMİSYON RAPORLARI Amasra' da ki TTK Bşk. lığı' na bağlı Taşkömürü İşletme Müessesesi maden ocağında, basın ve ilgili kuruluşlar tarafından dile getirilen asılsız ve bilgi eksiği ile yapılan iddialar arasında; denetimsizlik, paraya kıyıp olması gerekli sistem ve cihazları almamak, eksik sensör, sensör ayarları ile oynamak (imkansız), zamanında kalibrasyon yapmamak, erken uyarı sisteminin çalışmaması, eski ekipman, malzeme, makine ve elektronik takip sistemi kullanmak, liyakatsizlik ve zaman aşımı gibi ihlallerin olduğu yönündendir. İhmal ve ihlal konusunda, bazı yayın organlarınca daha ciddi bir yaklaşımla; eksik işçi çalıştırmak, eksik işçi ile daha fazla üretim, görevde ihmal ve ilgili acil tedbirleri almamak yönündedir. Bu arada, bir uzmandan aldığım şifahi bilgi, TTK Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesi maden ocağının tahlisiye eğitimi, arama ve kurtarma konusundaki uygulamaları canlı, güncel ve Avrupa ile aynı seviyededir, şeklindedir. Tahlisiye, arama ve kurtarma mutlaka çok önemli. Ondan daha önemlisi, kazalarda öldükten sonra, dövünmenin ve ölenleri en kısada sürede tahliye etmenin, övünülecek bir tarafının olmaması. Olması gereken, “ölmemek için önceden, hayati tedbirleri eksiksiz almaktır! Şimdi gelelim, ülkemizi derin yasa boğan ve hepimizin canını fena yakan, 41 madencimizin vefat ettiği facia ile ilgili, TTK yetkilileri ve kazada ölen madenci yakınlarının açıklamalarına. Ölen işçimiz ÖZÇELİK’İN ablası; “Ölen kardeşim 10-15 gün önce ‘burada gaz kaçağı var bizi patlatacaklar. Nasıl ihmal oldu? ‘Patlatacaklar bizi’ demiş. Kardeşimin içine doğmuş, kardeşim göz göre göre öldü” demiş. Neden? Bu konu Sn. Cumhurbaşkanı' na da sorulması üzerine, kısa süre sessiz kaldıktan sonra “Cümleten başınız sağ olsun, rabbim sabırlar versin” demekle yetindi. Bir cevap alınamadı. Ölen işçimiz ne demek istedi? Dediği de gerçekleşti mi, gerçekleşmedi mi? Yine aynı kazada ölen Soner AK ve İzzet AK’ ın annesi Fatma AK; Amasra’nın İncevez Köyü’ ndeki taziye çadırında, faciadan önce ve sonra yaşadıklarını ANKA Haber Ajansı’na anlatmış. Anne AK, ölen oğlu Soner AK için, “Anne, ocakta bir koku var, bizi çalıştırıyorlar’ ‘Gaz kokusu çok var’ ‘ama yapacak bir şey yok. Şef, ‘Bize kömür lazım, sizin keyfiniz lazım değil’ diyor.. Eşim de bunu anlattı, salı günü aynısını anlattı, demiştir. Bu ifade de ölen işçimiz ne demek istedi? Dediği de gerçekleşti mi, gerçekleşmedi mi? Metan gazı – bakınız (*) Mehmet Bulut'un eşi Buse Bulut, Medyascope'a konuştu. “Eşimin söylediği ve anlattığına göre üç aydır gaz kaçaklarına bir şey yapmadılar. Çok sıkıntı var diyordu. Gerekeni yapmadılar. Ölümlere sebep oldular, bu bir cinayet dedi.” 15 gün önce, ilgili bakan ve sendika yetkilileri de aynı madende incelemeler yapmışlar. Onlar da, patlamaya neden olabilecek, teknik eksikleri nasıl görememişler. ANKA' nın aktardığına göre; AKP’li Yılmaz Tunç; Bartın'daki maden faciasına ilişkin yaptığı açıklamada "Alınan tedbirlere rağmen bu kazaların devam ediyor olması demek ki bir yerlerde eksiklik var, bunu gösteriyor" dedi. Soma Katliamı sonrasında araştırma komisyonunun önerileri doğrultusunda çok sayıda düzenleme yapıldığını ve hayata geçirildiğini öne süren Tunç, "Bu alınan tedbirlere rağmen, rapordaki tavsiyeler doğrultusunda gerçekleştirilen uygulamalara rağmen bu kazaların devam ediyor olması, demek ki bir yerlerde eksiklik var, bunu gösteriyor. Bu konuda TBMM’de bir araştırma komisyonu kurulmasına dair önergemizi TBMM Başkanlığı’na sunduk. 3 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin; Türkiye'deki tüm madenlerin derecelerinin yeniden değerlendirileceğini söyledi. Türkiye'deki iş cinayetlerinin yükseldiği konusunda konuşan Bilgin, "Maalesef doğru. Bu durumun yeniden değerlendirilmesi gerektiği konusunda hemfikiriz" itirafında bulundu. TTK, kendi WEB sitesinde ki açıklamada; Sayıştay Başkanlığı Enerji Grup Başkanı’ nın ‘inceleme‘ yaptığını paylaşıyor; patlamadan sonra eleştiri alınca, “Söz konusu ziyaret, denetim amaçlı olmayıp, sadece kurumumuza yapılan bir nezaket ziyaretidir,” deniyor. Peki, bu açıklama devlet kademesindeki sorumlu yönetici ve kurum etiği ile uyuşuyor mu? Meseleye dikkatle bakıldığında, Sayıştay tarafından yapılan denetime, eleştiriler sonrası “nezaket ziyareti” açıklaması yapılmasının eleştirilmesine, dezenformasyon denmesi, olmuş bir eylemi olmamış gibi göstermek ve yönetimin kalitesizliği değil midir? Nezaket ziyaretleri makama yapılır, yerin altında 300m–350m kottaki galerilerde yapılan incelemeler, ziyaretin dışında bizzat denetim demek, değil midir? TTK yetkilileri, kendilerini ve çalıştırmakta olan sistemi savunuyorlar. Peki, siz haklısınız! Haklılıkla savunduğunuz çalışmakta olan sistemde, meydana gelen facianın sebep ve sonuçlarında, sizin ihmaliniz ve hiç kabahatiniz yok mu? Tüm önlem, fiziki ve elektronik sistemlere rağmen, bir patlama olmuş ise akıl almaz ihmaller zincirinden söz etmek gerekmez mi? AKP Grup Başkanvekili Yılmaz Tunç; TBMM Genel Kurulu'nda, Bartın'ın Amasra ilçesinde 41 kişinin ölümüyle sonuçlanan maden faciasıyla ilgili "Alınan tedbirlere rağmen, bu kazaların devam ediyor olması, demek ki bir yerlerde eksiklik var, bunu gösteriyor" demiş. Bu açıklamaya rağmen hiç kabahatiniz yoksa bu kaza, neden oldu? Kazanın olmasına sebep olan etkenler, zamanında ve yeterli tedbirleri alarak giderilemez miydi? Ölen, 41 maden işçimizin arasında, “Maden Mühendisi” varmıdır? Ölen, 41 maden işçimizden birine dahi otopsi yapılmadı. Aileler de otopsi istemedi. Bunun bir açıklaması varmıdır? Vatandaş olarak bu konuda, başka sorumuz yoktur!.. Her kafadan bir sesin çıktığı bu günlerde, halkımızın, akademisyen ve uzmanların, TTK’ dan yapılacak doğru ve inandırıcı açıklama ve cevaplara, çok ihtiyacı var. Sonuç olarak tüm ülkemiz sabırsızlıkla, kafaları karıştıran bir sürü konu ve soruya cevap olacak; “Kara Kutundan” çıkacak detayları ve açıklamayı, bekliyor. Unutulmamalıdır, sorumluluğu ve görevi doğru yerine getirip inatla savunmakta, hatayı kabul edip ortaya koymakta, yapılan hata nedeniyle istifa etmekte büyük bir erdemdir. Ama nedense, herkes görevinin başındadır? Bu olay Japonya da olsaydı, silsiledeki kaç yetkili harakiri yapardı? Her şeye rağmen Ülke olarak, erdemli davranışları görmeye, bizimde hakkımız var. Kazadan geriye kalanların sözlerini dinlediğimizde, canımız acıyor ve feryat ediyoruz. Hepimiz yastayız. Kaza olasılıkları ile ilgili en doğru delillere ulaşarak, en doğru kararı da şüphesiz yüce yargımız verecektir. Suçluları, 41 insanımızın ölümünden sorumlu tutup, 41 kat arttırılmış ceza verilmesi, 84.7 milyon insanımızın vicdanını rahatlatacaktır. 4 Geçmişteki ve bugünkü kazadan sonra fıtrat, kader, şükür, sabır gibi ifadelerle manevi baskı kurarak, bu ve diğer faciaların sebep ve sonuçları ile ihmal ve ihlallerin üzerine örtü sermek, ölenin hakkını, hukukunu ve adaletini çiğnemek adına, ölenlerin yakınlarına, insanımıza ve ülkemize yapılmış büyük bir haksızlık olacaktır. Kaldı ki hiçbir işin kaderinde, ya da fıtratında, ölüm yoktur, olamaz. Bu tür bir yaklaşım, interdisipliner sistemleri bozup, gelecekte de aynı şeylerin sürekli yaşanacağı ile ilgili, ön algı ve kazalara teslimiyet oluşturmayacak mıdır? Kaldı ki ALLAH, insana irade vermiş, iyiyi kötüyü seçmekte ise özgür bırakmıştır. Çocuklarına, bir lokma ekmek götürebilmek için canından olan insanlara karşı, görevini ihmal ederek, başkalarının ölümüne sebep olan sorumlu/sorumlular, görevindeki ihmali bilerek, isteyerek ve kendi iradesi / iradeleri ile özgürce yapmıştır/yapmışlardır. Ülkemizde, kazalarda ölmek kader ise, gelişmiş ülkelerde kaza olamamasını, kader anlayışı ile nasıl açıklayacaksınız? Her işin, kendine göre riskleri ve tehlikeleri vardır. Bu risk ve tehlikeler analiz edilir (risk ölçümü – kritik kontrol noktaları tehlike analizi) ve gerekli karşı önlemler alınır. Her aşamada SWOT (Strengths, Weaknesses, Opportunities, Threats) Analizi yapılmış mıdır? Güçlü Yönler, Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler, çoklu katılımla tartışılıp, tümde uzlaşı ile karar alınmış, alınan doğru karar da eksiksiz, uygulanmış mıdır? Şimdilik bilemiyoruz. Ülkemiz, teknik ve teknolojik eksik ve hatalar ile suç ve suçluların bulunması üzerine, yoğunlaşmış durumda. Ülke çoğunluğu, maden işçilerimizin vefatı ve ailelerinin bu günkü durumu ile ilgileniyor. Dünyanın en zor işini yapan, bu vefakar ve mazlum insanların, dünü ve bu günü olduğu gibi bir de gelecekleri, vardı. Yaptıkları iş belli yaş grubu içinde yapılacak; sonrasında ki emeklilik sürecinde ise bedensel tahribat ile uğraşılarak ömür geçirilecek, bir iştir. (Gürültüye bağlı işitme kaybı, Kas iskelet sistemi rahatsızlıkları, tozun yol açtığı meslek hastalıkları, cilt hastalıkları, madenci astımı, mesleki kanser, tetanos, madenci nistagmusu) Perde arkasındaki günlük iş yaşamı ve koşulları; İşverenin yükümlülüğü, genel yükümlülükler, yönetici, idari personel, daimi ve geçici nezaretçiler, yer altı ve yer üstü saha ve ocak işçilerinin dahil olduğu bir bütünlük içinde bilim ve tekniğin içi içe olduğu eğitim politikası, mesleki eğitim, cihaz makine ve ekipman eğitimi, maden sahası ve galeri görev başı eğitimi, işletme, bakım, onarım, depolama, kazaları önleme ve mücadele eğitimi ve uygulamaları, yangınla mücadele ve eğitimi, iş güvenliği eğitimi, iş psikolojisi eğitimi, sağlık eğitimi, doğru ve adım adım tanımlanmış görev tanımları (**)5n1k Kuralı)), beslenme, temizlik ve hijyen, hava temizliği, temizlenen havanın kalitesi, istirahat süre ve zamanları, iş motivasyonu, sağlık kontrolleri ve takibinin nasıl yapıldığı da, konuşulması gereken asıl konular arasındadır. Ölümlü kazalara, davetiye çıkaran kritik noktaları ve tehlikeler, bu detaylarda gizleniyor. Tüm bu eğitimlerden çok daha önemli olan, bireyin canın kıymeti ile ekibinin canının kıymetidir. Verilecek eğitimlerinin birinci ve en önemlisi, saniye ve salise ile ölçülen zaman süresi içinde, işçinin kendi canını ve ekibinin canını korumasında, tereddüt etmeden, ne yaptığını ve ne yapacağını bilerek hareket etmesi ile ilgili, “bilinçlendirme eğitimleri” ve psikolojik desteğin eksiksiz verilmesidir. Canını koruma bilinci eksik olan, (kendi canını korumasını mükemmel üstü öğrenmemiş) bir maden işçisinin, ekibinin canını kurtarmada, ne kadar başarı sağlayacağı düşünmelidir. “İnsanın yaşamından, insan sorumludur..” (Nazmi Ölmezyiğit) Bunu, insanın yaptığı ve gelecekte yapacağı madencilikle ilgili bilim ve teknikten yoksun hatalarını farklı yöne taşıyarak, dine ve ALLAH' ın inayetine dayandırmak, hepimizi din ile aldatmak ve kandırmak olacaktır. Şimdiye kadar olan, maden veya iş kazalarından sonra yapılan dualar, gösterilen sabır, daha sonra başımıza gelen kazaları, önledi mi? Önlemedi. 5 Oysa yapılması gereken en doğru işlem; her adımı bilim ve teknoloji demek olan madencilikteki her kazadan, bir ders almak, kaza sonrası önemli konularda risk ölçümü ve tehlike analizi yaparak, tespit edilen sonuca uygun, gerekli olan önlem ve tedbirleri almaktı. Ölen 41 madencimizin çalıştığı, kazanç ve kazanımların, merkezinde ki maden işletmesinin tabii olarak, suç ve suçlu dışında geleceğe yönelik, denetlenip, incelenmesi de önem arz ediyor. Ölümlü kazalara sebep olan bu işletmenin, sistematik olmayan risklerin icrası yönünden, kurumsal yapılaşma plan ve programları ile birlikte, koordineli, çok iyi bir organizasyon, dürüstlük, liyakat ve bilgili irade ile mi, yoksa yönetim zafiyeti içinde ferdi kararlarla, kar ve zarar dengesizliği ile mi yönetildiği de incelenmelidir. Ülke ekonomisi içinde, üretim hizmetleri ile büyük sermayeli işletmelere dönüşen bu tür devlet işletmeleri; işletme yönetimi açısından alt yapısı ile birlikte pazar etüdü ve pazarlama, rekabet koşullarına uygun, çok yönlü hazırlanmış işletme fizibilitesi, üretim planlaması ve kontrolü, zamanlama ve izleme, maliyet kontrolü ve nakit akışı ile de öne çıkmaktadır. Atıkların kontrolü, kurumsal iç kontrol sisteminin işlerliği, koordinasyonun haftalık ve aylık analizi, temel ilkeler (görevlerin ayrımı ve izleme, yetkilendirme ve yetki kontrolü, fiziksel kontroller, değerleme ve raporlama, kurumsal mutabakat), bütçeleme ve muhasebe ile sistemin omurgası ve taşıyıcı gücünü oluşturan, yönetim kadrosu da ne olursa olsun incelenmelidir. Bu konuda, Devlet Denetleme Kurulu gereğini yapacaktır beklentisi, içindeyiz. Tüm bunlar yapıldığında, rasyonel ve inovatif kurumsallaşma sağlanarak, markalaşmanın da önünün açılacağını umuyoruz. Şintoist Japonya’ da depremlerde, binalar yıkılmıyor, insanlar ölmüyor. Neden? Kömür üretiminde dünya devi Almanya da, 40 yıldır maden kazasında 3 kişi öldü. 2018 de bu yüzden kömür madenleri kapatıldı. Neden? Almanya, taş kömürü üretiminde dünya 9’cusu ve yıllık kömür üretimi 2018: 168 milyon ton. Türkiye, taş kömürü üretiminde dünya 11’cisi ve yıllık kömür üretimi 2018: 83.9 milyon ton. – 2020: 70.8 milyon ton Kaynak: Statistical Review of World Energy-2018. 1996 yılında, Münih' te “Deutsches Museum* ” da ki kömür madeni bölümünü gezmiş, incelemeler yapmıştım. Sistemin, insana olan yaklaşımından çok etkilenmiştim. Acaba, kurulan ve yaşatılan sistemin, insana olan bu denli bilinçli yaklaşımı, insana verilen öz değerden olabilir mi? * (Deutsches Museum; Dünyanın en büyük bilim ve teknolojisi müzesi. Mühendisler Odası tarafından 1903 yılında kurulmuş. Müzenin tamamını gezmek 3 saat sürüyor.) Tekrar ifade etmek istiyorum, "insanın yaşamından, insan sorumludur." (Nazmi Ölmezyiğit) İnsan hatasından, insanın zarar görmesini dine, duaya veya kadere dayandırmanın kolaycılık ve insan algısı için yadırgayıcı olduğunu düşünüyorum. Mühendislik gerektiren teknolojik sistemlerde; yetersiz kalanların sığınağı nedense, her zaman ikbal vaadi, din ve dua oluyor. Bunu yapanlar, sorumluluktan sıyrılma adına, ilgili kanun ve mevzuatları görmezden gelip kendileri gibi düşünmeyenleri, dinsizlikle suçlayıp suçu değersizleştirip, suçluları da cesaretlendiriyor. Sonuçta da 1.681 vatan evladımız, ihmale dayalı dikkatsizliklerden bir hiç uğruna ölüyor. Halkımızdaki yerleşik genel kanı, sorumlular (suçlular) ciddi bir bedel ödemeden, bir şey olmamış gibi kendi yaşamlarına devam ediyorlar şeklindedir. Kendimize soralım, yüzyıllardır, dünya da ve ülkemizde, bu tür kazalarda patronların öldüğünü, hiç duyduk, gördük ya da şahit olduk mu? Sabreden, dua edilen hep, çalışan ve çalışırken ölenler oluyor. Neden? Sabır, şükür, fıtrat, kader, zenginler ve gücü elinde tutanlara hiç söylenmiyor. Hiç şahit olmadık. Acaba, neden? Birisi, madenci ailelere, bu durumdan sabır ve dua ile çıkabiliriz demiş. Buyursun çıksın. Garip gurebaya, canı yanana sabır dilemek, dua etmesini istemek işin en kolayıdır. 41 insanımız yanarak, 6 ya da dumandan boğularak ölmüş, üstüne konuşmak bu kadar basit ve kolay olmamalı. Kazada ölenlerin yaş ortalaması, 25-35 yaş aralığındadır. Geride kalan annenin, babanın kardeşlerin, dul eşin, babasız yavruların acısını ve o yavruların gelecek beklentilerini, hayallerini, eğitimlerini, vatanımıza layık olacak iyi bir ahlakla yetiştirilmelerini, istikballerini, yitirilen evlat, koca, baba ve kardeşin önüne, söylendiği gibi sadece dua ve sabır koyulsun da, çıkılsın, nasıl çıkılıyorsa işin içinden. Herkes, doğru ve rahatlatıcı haberler beklerken, bu tür yaklaşımlar, halkımızın diğer kesimindeki daha hassas ve akılcı düşünenlerin, sinir uçları ile oynamak olmuyor mu? Yapılması gerekenler, tam tekmil yapılmıyorsa, işin başına liyakat esas alınmadan atamalar yapılıp; sistem, birbirini kontrol eden otokontrole dayalı analitik ve sürdürülebilir işlemiyorsa, bununla ilgili mekanizmalar eksiksiz kurulmamışsa, sorun olduğunda sabır ve dua edelim deniyorsa, birileri bizleri fena halde aldatıyor ve kandırıyor demektir. Ülkemizde, tüm bunların bileşeninde yaşanan asıl sıkıntının; Ülkeyi yöneten iktidarların, bakanların, milletvekillerinin, valilerin, belediye başkanlarının, sendika başkanlarının, genel müdürlerin, müdürlerin hülasa, devlet yönetiminde olanların temeli emanet olan görevinin sorumluluğunu, vatanın birliği, beraberliği ve hep birlikte ülke için hizmet edildiği ülküsü yerine, patron veya mal sahibi mantığında, sanki bir şirketin yöneticisi / mülkün sahibi gibi davranıp, halkın ülkenin gerçek sahibi olduğunu unutarak, ekmek veya iş verdiği işçisi veya malı gibi gördüğünden kaynaklandığı, kanaati hakimdir. Bu düşüncelerin dibinde yatan diğer bir önemli konu da; işçi, siyasetçiyi vekaleten temsilci ve milletin vekili olarak seçiyor. Seçilen vekil sonra bakan, başbakan, başkan oluyor, kendisine oy vererek seçen işçinin, sosyal haklarını korumuyor ya da bilerek bencil davranıyor. Kendilerini, her zaman vekalet verenden üstün görüyor. Bunun adına da yalandan demokrasi deniliyor. Devlet, işveren ve işçiyi, uzlaşı ortamında birleştirecek, yeni bir “Sosyal Model” oluşturarak, kaybedilmiş yılları geri kazanmak adına; sistemden beslenenleri devre dışı bırakıp, bir daha yönetimde asla yer vermeyecek katı tedbirler alarak; çatışma yerine birleşme, kavga yerine barış, defolu ilişkiler yerine sağlıklı ilişkiler kurarak, iş barışı temelinde, sosyal paylaşım ve sosyal adaleti sağlamalıdır. Ülkemizdeki, atomu parçalamaktan daha zor olan ön yargıların kırılarak değişmesi; siyasiler tarafından popülist politikalardan vaz geçilip, halkımız ve ülkemiz adına doğruların ve doğru yolların seçilmesi, dürüst davranılıp doğruların söylenmesi ve idrak edilmesi, bunların hiç bir kişiyi ötekileştirilmeden, ayırt etmeden halkımız ve adalet adına, ülkemizin yarınları için ahlaklıca yapılması, çok çok önemli. Halkımız da bu bilinçle davranıp, insanın, insan için yapması gereken işleri yapmayıp, insana zarar verdiğinde, sorumluluktan kaçmasına asla izin vermemelidir. Devlette, madende, işçide, bakan da, sendika da, Sayıştay’ da, üretim ve kazançta, hepsi bizim ülkemizin. Hepsi bizim ülkemizin olduğu halde, sorunları neden ve niçin çözemiyoruz? Asıl, herkesin kafa yorması gereken konu bu… Açıklamalar: (*) Metan Gazı (Grizu) Maden ocaklarındaki metan gazı en önemli risklerden biridir. Normal sıcaklık ve basınçlarda, gaz halinde bulunan metan gazı, kokusuzdur. Doğal gazın başlıca bileşeni ve önemli bir yakıt ve enerji kaynağıdır. Kömür madenlerinde oluşan Grizu gazının bileşiminde bulunur. Taş kömürünün kömürleşmesi sırasında, kömür ve kayalar içinde depolanır. Depolanan gazların yüzde 90-95’i Metan Gazıdır. Kömür Madenciliği, depolanan gazın basınç dengesini bozar. 7 Gözenek ve çatlaklarda biriken metan gazı, kömür tozuyla birleşerek, aniden maden ocağındaki galerilere yayılıp, patlama ve yangına, bunun sonucunda ise yanma ve boğulma gibi ölümlere neden olur. Kömür madenlerinin kabusu olan grizu, Türkiye' de de sık sık görülmektedir. Özellikle yaşlı kömür damarlarında grizu riski yüksektir. Yasalar doğrultusunda, metanın havada bulunma oranı hacimce %1'dir. Bu seviyeye ulaşıldığında acilen önlem alınması gerekir. Bu oran %1'in üzerine çıkarsa maden ocağı acilen boşaltılmalıdır. Ocak derinliği, eğimi, üretim yöntemi, fay ve çatlak yapılar grizu riskini değiştirir. Metalin metale sürtmesi, ocakta herhangi bir ateş parçası veya kullanılan çelik ekipmanların ısınması sonucu patlama oluşur. Bu gibi risklerin bertarafı için kömür damarlarına belirli aralıklarla, farklı açılardan sondajlar yapılır. Sondaj, bu gazların kontrollü bir şekilde çıkarılmasını ve olası felaketlerin önlenmesini sağlar. Metan kendi başına zehirli değildir. Metan gazı vücuttan çıkar. Başka maddelerle karıştığında zehirli olma tehlikesi taşır. Başka sektörlerde enerji kaynağı olarak kullanılabilir. Çok patlayıcıdır. Oksijensiz kalındığında (asfiksasyon) ölümlere neden olabilir. Metan başka kimyasallarla düşük oranlarda (%5) karıştığında patlayıcı olur. Toprağın altından gelen doğal metan hoş olmayan, çürük yumurtaya benzer bir koku veriyorsa, metan seviyesi patlamaya sebep olacak kadar yükselmiş demektir. Doğru ve yeterli havalandırma olmadan yanması, fark edilmesi zor ve zehirli bir gaz olan karbonmonoksiti üretir. Karbonmonoksit yüksek seviyede 3 dakika içinde ölüme sebep olabilir. Kaynak: Habertürk – Habergündem, BBC News, Özgür Ansiklopedi (**) 5n 1k Ne: Konu, Neden: Amaç, Nasıl: Yöntemler, Nerede: Mekan ve yer Kavramı Ne Zaman: Süre, süreçler Kim: Sorumlu kişi, kişiler, ilgililer