Piyasalar

Allah’ın ‘İncindiğini’ Biliyor Musun?

Punto:
Allah’ın ‘incindiğini’ biliyor musun? اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُه۪يناً “Allah’ı ve Peygamberini incitenlere Allah, dünyada ve ahrette, lanet etti, onlara alçaltıcı bir azab hazırladı.” (Ahzâb 57) يُؤْذُونَ – yuzûna; fiildir, kökü eza’dır. Sözlük anlamı: Eziyet etmek, cefa çektirmek, maddi ve manevi işkence etmek. Allah Teâlâ ve Resulü nasıl incinmektedirler? Razı olmayacakları küfür, günah, inkâr, vahye muhalefet, her türlü yalan, iftira ki bunlar, Rabbimiz için onun vahdaniyetini ve hükümlerini yalanlayan ve bozan ehl-i kitabın ile putları ilah yerine koyan ve onlara tapan Arap cahilleri başta gelmektedirler. Kuran ayetlerinden biliyoruz ki; Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müşrikler, Rabbimiz hakkında, ‘Allah’ın eli sıkıdır’ (Mâide 64), Hz. İsa ile ilgili, ‘Allah üçün üçüncüsüdür!’ (Mâide 73), ‘Mesih Allah’ın oğludur!’ (Tevbe 30), ‘Melekler Allah’ın kızlarıdır.’ (Nahl 57), ‘Putlar Allah’ın ortaklarıdır’ (En’âm 136), yaratma ve diriltme ile ilgili inkârlar, vb. doğru olmayan fikirler ve inançlar ileri sürülmesi, Rabbimizin incinmesine sebep olmaktadır. Peygamberimizle ilgili olarak da ‘o; bir kâhin, sihirbaz, şair, mecnun!’ gibi yalan ve iftiralar iler sürülmüştür. Tebliğ vazifesini yürüttüğü sırada uğradığı fiziki ve psikolojik saldırılar, evlilikleriyle ilgili ileri sürülen isnatlar, vb. tutum ve davranışlar da, Efendimizi inciten hadiselerin arasındadır. Tevbe altmış birde; “Münafıklardan ‘Peygamber, her söyleneni dinleyen bir kulaktır!’, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o, Allah’a inanır, müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah’ın Resulüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır” uyarısı yapılmıştır. Ahzâb elli sekizde ise şu ikazı görüyoruz: “Mümin erkeklere ve mümin kadınlara işlemedikleri bir şeyden dolayı incitenler iftira etmiş ve apaçık bir günah yükü yüklenmişlerdir.” Ayetlerin ışığında günümüze baktığımızda benzer ifadelerle Rabbimize ve Resulüne saldırıların devam ettiğini görmekteyiz. Bu tür fesatları dillerine dolayanlar insanlığın en şerlileridir ve elbette cezanın en şiddetlisine çarptırılacaklardır. Bu bağlamda şunu da düşünmek gerekir: Acaba namaz kılmayan, oruç tutmayan, zekât vermeyen, helal-haram ayrımı yapmayan, yalan söyleyen, iftira atan, içki içen, zina eden, faiz yiyen, uyuşturucu ve sigara kullanan vb. insanlardan, Allah ve Resulü incinmiyor mu? Zenginleşen, şımaran ve envaı türlü israfı ve nefisperstliği yapan Müslümanlardan, Allah ve Resulü incinmiyor mu? Dini ticarete, siyasete alet edenlerden Allah ve Resulü incinmiyor mu? Verdiği zekâtı, sadakayı, yedirdiği bir lokma ekmeği başa kakanlardan Allah ve Resulü incinmiyor mu? Güzel söz söylemeyen ve kabahati bağışlamayanlardan Allah ve Resulü incinmiyor mu? Helal kazanmayan ve malını insanlara gösteriş ve desinler için harcayanlardan Allah ve Resulü incinmiyor mu? Tövbe etmeyenlerden, takva sahibi olmayanlardan, sabretmeyenlerden, cömert davranmayanlardan, adil olmayanlardan, maddi ve manevi temizlikten habersiz kimselerden, İslam’a ve Müslümanlara sahip çıkmayan kibirlilerden, Allah ve Resulü incinmiyor mu? Kâfirleri ve münafıkları dost edinip onlara itaat edenlerden Allah ve Resulü incinmiyor mu? Sonuç: Her çağın nefisperstliği Allah’ı ve Resulünü üzmüştür: “Ey iman edenler! Siz de Musa’ya eziyet eden, İsrailoğulları gibi olmayın. Unutmayın ki Allah onu, kendisine karşı ileri sürdükleri iddialardan temize çıkardı. Çünkü o, Allah katında pek değerliydi, büyük şeref ve itibar sahibiydi.” (Ahzâb 69) “Ve an o zamanı ki hani Musa, kavmine, ‘ey kavmim!’ demişti, ‘ne diye beni incitiyorsunuz? Ben, şüphe yok ki, Allah’ın size gönderdiği peygamberim.’ Derken onlar, eğrilince Allah da gönüllerini gerçekten batıla meylettirdi. Allah, buyruktan çıkan topluluğu doğru yola sevk etmez.” (Saff 5) “Allah’ı ve Peygamberini incitenlere Allah, dünyada ve ahrette, lanet etti, onlara alçaltıcı bir azab hazırladı.” (Ahzâb 57)