Rubil GÖKDEMİR
Punto:
Dinle
Niye böyle bir tahrik edici bir başlık atıyorum ?
Derdimi tam anlatabilmek için; memleket meselelerine dâir demokrasi içinde kalmak üzere kafa yormak ve karşılaşılan problemlere çözüm üretmek veya alternatif tekliflerde bulunmanın demokratik rejimlerdeki meşru yolu, sivil siyaset mekanizmalarından geçmektedir.
Bu anlamda siyaset kurumunu temsil eden siyasi partileri ve özellikle bu partilerin lider kadrolarını gerektiği gibi değerlendirebileceğimiz rasyonel kriterlere sahip olmamız gerekmiyor mu?
İşte bu sebeple yukarıda ki başlığı attım ve bu mecrada yapılan paylaşımların da kısa olması gerektiğini bildiğimden, sorumluluk sahibi vatandaşlar olarak; siyasetçiler hakkında değerlendirmeler yapmamıza yarayacak kadar pratik ve elverişli kriterleri kısaca sizlerle paylaşmak istedim.
* Hangi partiye yakınlık hissettiğimizin hiç bir önemi yoktur; öncelikli olarak mensubiyet veya sempati duyduğunuz siyasetçilerin "promter" vasıtasıyla ekrandan okudukları "tumturaklı" lafları, asla kendi birikimlerine dâir bir delil veya karine saymayalım lütfen.
* Günlük siyasi dedikodular kapsamında veya aktüel gündeme ilişkin olarak; "o bana bunu dedi, ben de ona şöyle söyledim" türünden, son derece sıkıcı ve hatta bıktırıcı polemiklerin duygusal ve kışkırtıcı etkisine girmeksizin ve bu beyanları değerlendirme dışında tutacak kadar, rasyonel ölçülerde soğukkanlılığımızı korumaya çalışalım.
* Yakınlık duyduğumuz siyasilerin demokratik temsil gereğince görevlerini yerine getirirken, "hukuk ilkeleri ve demokratik esaslara" sadece lâfzen değil, uygulama olarak ve içselleştirme anlamında ne kadar inandığını veya samimiyetini anlamaya çalışalım.Yani siyasetin merkezine gerçekten milleti mi, yoksa millete figüranlık yaptıracakları vesayet odaklarını mı koyduklarını iyi kavramak gerekiyor...
* Yukarıdaki kriterlerle birlikte, siyasi aktörlerin ülke meselelerinin bütününe dâir nitelikli ve derinlikli bir fikri alt yapıya sahip olup olmadıklarını, hamâset diline başvurmaksızın, analizlerinin ve anlattıklarının tamamından aklî ölçülerde etkilenip etkilenmediğimizi test ederek; temsil ettikleri siyaset anlayışının "KİTAPLI VE İLİMLİ" veya "kitapsız ve ilimsiz" olup olmadığına karar vermeliyiz..
Aksi hâlde mensubiyetimizin adı siyaset değil, bir nevi "tarikat-cemaat" bağlılığı veya sadece "şeyh-mürid" ilişkisi düzeyinde kalacaktır.
Tabi ki, bilinçli olarak tercih edilen siyaset anlayışı buysa, bu durumda diyecek bir şey de yoktur. Orada zaten sivil siyasetin değil, YANAŞMA DÜZENİNİN kuralları geçerlidir demektir.
Selamlarımla,
Rubil GÖKDEMİR