Piyasalar

Ah Vekillerimiz, Ah Siyasi Partiler Yazası...

Punto:
Ah Vekillerimiz ah!… Siyasî Partiler Yasası… Seçim Yardımı ve Gezi Kararı… “Akıl olmazların zoru içinde Üst üste sorular soru içinde” (Necip Fazıl) Çakar lambada ittifak halinde olunması, özlük haklarında ittifak halinde olunması, maaş artışları hakkındaki kararların genellikle gecenin bir yarısı ittifakla kabul ediliyor olması; vatandaşlarımızda da ülke menfaatleri, millî meseleler olduğunda AB dayatmaların da da aynı ittifakı yapmaları gerektiği beklentisini doğurmuştur. Siyasî ayrılıklar derinleşmiş, seçmen; seçmesi için önerilen adayı beğenmese de elinden bir şey gelmediği için tercihini partisinden, partisinin gösterdiği adaydan yana kullanmaktadır. Milletin tercihine bırakılsa mesela ön seçim ya da çarşaf liste ile seçime gidilse kaç vekilimiz portakal rengi koltuklara tekrar oturabilir. Portakal rengi koltuklar deyince koltukların da bir hikâyesi var tabii ki, ANAP döneminde yaptırılmış ve dönemin Meslis Başkanı Mustafa Kalemli koltuklarla anılır olmuştu! Portakal rengi koltuklar daha meclise gelmeden kokusu etrafı sarmıştı! Merhum Turgut Özal, “Benim memurum işini bilir.” demiş ama “Benim vekilim işini bilir.” dememişti. Anlaşılan bazıları merhum Özal‘ın bu yönlendirme/değerlendirmesini “işini bilme “yi kendilerini de kapsamadığını anlamamış olmalılar. Her neyse gerçek şu ki ülkemizde SİYASI PARTİLER KANUNU” muhalefette iken değişmeli diyenler ne hikmetse değiştirmeye yanaşmazlar. Seçim barajında da durum böyle şimdilerde ‘BARAJ‘la boğuşan partiler seçim kazansın seçim barajını kaldırın deseniz, muhtemelen bazıları size “barajı biz koymadık” der ve topu taca atarlar. Vatandaşlarımız çözüm konusunda ümitsizdirler. Ama ben umudumu koruyorum. Yanlışlardan dönülecektir. Rahmetli Özal da dahil Siyasi Partiler Kanunu değiştirmek isteyenler dendi. Seçim Barajını ANAP getirdi ilahî adalete bakınız ki aynı ANAP kendi getirdiği barajda boğuldu. Başkanlık sistemindeki düzenlemelerin yavaş yürümesi ve bürokrasinin önüne geçilmemesinin faturası ağır olacaktır. Yetki/yetkilendirme düzenlemeleri de dahil olmak üzere yeni düzenlemelerin yapılmaması halinde yıllardır yapmakla övünülen işlerin bir anda nasıl ters yüz edilebileceği düşünülmeli ve vakit varken gereğini yapılmalıdır. Bu çalışmaları yürüten ilgilileri görevlerini bir an önce yapmaları gerektiğini hatırlatmamıza gerek var mıdır, bilmiyorum. Siyasi Partiler kanunu konusunda halkın ekseriyetinin kanaati ise Başta Genel Başkanlar olmak üzere partisinde ağırlığı olanlar, adayları kendileri belirlerler kimi isterlerse vekil o olur, verilen kararlara katılmasalar da seslerini çıkarmadan munis bir şekilde “Sebeb-i hikmeti vardır büyüklerimiz bizden daha iyi bilirler(!)” diyerek vicdanlarını rahatlatırlar ve vaziyet alırlar. Şu anda herhangi bir partide Genel Başkanı kendisi görevden ayrılmak istemediği takdirde onu değiştirmek mümkün değildir. Çünkü delegeleri parti yönetimi belirler, delegeleri belirleyenleri de kendisi belirler böyle olunca da bir Genel Başkanı değiştirmek seçimle neredeyse mümkün olmaz, kendi arzusu veya olağanüstü istenmeyen bir olay olan “kaset skandalı” gibi skandallarla değiştirilebilir, şeklinde bir kanaat hâkimdir Halk oyunu kullanırken vekil ya da Belediye Başkanı seçerken parti yönetiminin seçtiği “seçilmiş“i seçmek durumuyla karşı karşıyadır. Türkiye ile Almanya‘nın nüfusu neredeyse aynıdır. Millî gelirleri ise Türkiye’nin aşağı yukarı DÖRT katıdır . Yazdığım konularla ilgili olarak Almanya ile mukayese yaparak maaş artışların da özlük haklarında olduğu gibi İktidar ve muhalefet el ele vererek çözüm üretebiliriz. Halkın vicdanında inanın karşılık bulur. Bizde olduğu gibi başka hangi ülkede milletvekilleri hem milletvekili maaşı, hem de millet vekili EMEKLİ maaşı alırlar. Yani İKİ MAAŞ alırlar. Milletvekili olan emekli vekil maaşı alamaz, diye bir düzenleme yapılamaz mı? Milletvekilliği meslek olmadığı gibi milletin bağrından süzülmüş millete hizmet aracıdır. Çok çalışkan hizmet eden seçim bölgelerinde her hâlükarda seçim kazanan vekillerimiz de vardır. İyi ki vardır. Bizim ülkemizde hemen her zaman iki yıl da üç yıl da bir seçim yaşamaktayız. Kaldı ki YSK başkanı 7 yılda 8 seçim yapıldığını açıkladı. “2019 yılında bütçeden AK Parti‘nin kasasına 335 milyon 526 bin lira para aktarılırken CHP 178 milyon 564 bin lira alacak. HDP’ye 92 milyon 238 bin lira, MHP’ye 87 milyon 508 bin lira ödenecek. İYİ Parti‘ye de 78 milyon 520 bin lira verilecek.” Devlet yardımı almaya hak kazanan beş parti “astronomik devlet” yardımı alırken seçim yardımı almadan yarışa katılan partiler iki katına yakındır. Seçim yardımı alamadıkları için adil olmayan bir şekilde seçim yarışına kıt kanaat imkânlarla katılmaktalar. Seçim yardımının kriterleri, oranları, MİKTARI teknolojinin geldiği noktada hesap edilerek yeniden belirlenmelidir. Adil bir şekilde belirlenen kriterlere ulaşan parti DEVLET SEÇİM YARDIMI alabilmelidir. Partiler dört yıllık seçim döneminde kaç defa seçim yapıldığına bakılmaksızın, seçim yardımını bir defaya mahsus alabilmeli öyle olması halinde bazı partiler sık sık seçim deyip insanları politize ederek vatandaşı yormamış olurlar. Her ne ise bütün bu değerlendirmelerimiz halkın kanaat ve düşüncelerine itibar konusuna dikkat çekmek içindir. Umarım halkımızın hoşnut olacağı beklentileri tez zamanda gerçekleşir. Yapılan israflardan, savurgalıklardan, bir an önce vazgeçilmeli. Ülkemizden daha zengin, nüfus olarak daha fazla, hatta iki üç katımız ülkelerde ne bu kadar makam aracına ne bu kadar konfor ve lükse rastlayamazsınız. İsraf haramdır. Bir başka konuda “Görev istenmez, verilir.” yaklaşımı ile malesef takdir ve görevlendirme sadece yönetenlerin takdirine kalması ehil insanların vatana millete ve insanlığa hizmetten alı konulmalarına, ehil olmadığı halde yukarısı ile ilişkileri iyi yürütenlerin öne çıkmasına sebep olmuş dolayısıyla da pek çok değer heba olmuştur. Siyasî Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, seçimlerde yüzde on barajı, partilere seçim yardımı, milletvekilleri özlük hakları yeniden adil ve milletin gönlünde karşılık bulacak şekilde düzenlenmelidir. * Bu yazıyı bitirdiğim anda Gezi Davası sanıkları mahkeme tarafından serbest bırakıldı! Ve aydın endamlılar durumdan vazife çıkarıp çok iyi olmuştur “DEMOKRASİ“nin gereğidir falan filan… “Başınıza demokrasi kadar taş düşsün.” Hangi demokratik ülke yakılmış yıkılmış. Ekonomi tarumar edilmiştir. Beşiktaş meydanına “sehpa” yaygaralar yapılmış. Siz bu milleti gerizekalı mı sanıyorsunuz! Devlete sesleniyorum! Hükümete sesleniyorum! Bu konuda yasal noksanlık/ açık varsa derhal tedbir alınız. Bundan böyle GEZİ EYLEMİ GİBİ EYLEMLER, yakmalar, yıkmalar serbesttir! olabilir, öyle mi? Sakın ha sakın buna tevessül etmeyin. Heveslenmeyin, heveslendirmeyin benden söylemesi, uyarması bundan böyle Aziz Müslüman-Türk milleti muhataptır. Vesselam