Halis ÖZDEMİR
Punto:
Dinle
Urumçi’de, Arakan‘da, Şam‘da, Bağdat‘ta, Yemen‘de, Gazze‘de Çocuk olmak.
Dünyanın, ülkelerin, ailelerin geleceği çocuklar.
Masumiyetin, samimiyetin, sevginin sembolü, çocuklar.
Ah çocuklar ah!
Yüzünüze bakmaya inanın yüzümüz yok! Bizleri lütfen affedin.
Sizin baktığınız gibi bakmıyor artık dünya.
Dünya sizlerin yaşadıklarınızı sanki film izliyor gibi izliyor.
Şam’da okullarınızda, evlerinizde katlediliyor ya da anasız babasız bırakılıyorsunuz.
Ya bizler?
Çaresizlik içinde sadece sizi izliyoruz!
Ah çocuklar ah!
Çocuk seni Yemen’de görmeye yürek dayanmıyor!
Çocuk seni Doğu Türkistan’da görmeye yürek dayanmıyor!
Çocuk seni Arakan’da, Şam’da, Bağdat’ta görmeye yürek dayanmıyor!
Seni görünce ne yazık ki insanlık ölüyor!
Oysa sen geleceğe umutla bakmamıza, sevgiyi, masumiyeti hatırlamamıza vesileydin.
Çocuk seni Arakan‘da sularda boğuyor, Doğu Türkistan‘da mankurtlaştırıyor, Yemen‘de açlıktan öldürüyor ve çalıyorlar.
Aslında çaldıkları insanlık, merhamet ve dünyanın geleceğidir.
Ne yamanmış, ne zormuş çocuk olmak Doğu Türkistan‘da, Şam‘da, Yemen‘de, Arakan‘da, Gazze‘de.
Bir yanda asimilasyon, bir yanda organ hırsızlığı, bir yanda umutlar bir yanda hayatlar çalınıyor.
Tek dişi kalmış canavar demişti ya Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, yanılmış meğer.
Dişlerini saklamış canavar çocukların bedenlerine, ruhlarına ve insanlığa saplamak için.
Sapladın dişlerini çocuklarımıza batı başkentlerinde.
“İstanbul Milletvekili Serap Yaşar, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Üyesi olarak Avrupa Polis Örgütü (Europol)’ün 2016 yılı başında hazırladığı raporda, 10 binin üzerinde mülteci çocuğun AB ülkelerine geldikten sonra kaybolduğu bilgisinden hareketle Avrupa’da kayıp Mülteci ve Göçmen Çocukların durumunu araştıran bir rapor hazırladı. Hazırladığı rapor AKPM Genel Kurulu’nda oylanarak kabul edildi.”
Bakar mısınız medeni(!) dünyanın karnesine; vicdanın sesi Serap Yaşar’ın bu raporu hazırladığı AB’nin bugünkü zemininde sadece Almanya’da 2017-2019 yılları arasında tespit edilen kayıp mülteci çocuk sayısı 11 binin üstünde.
Bu rakam Fransa’da 6 bin, İtalya’da 2018-2019 yılları içinde 20 bine yakın, İspanya’da sadece 2018 yılında 9218, İsveç’te 2009-2019 yılları arasında 4659, Hollanda’da 2015-2019 yılları arasında 1600, İngiltere’de 2015-2016 yılları arasında 1337 olarak gerçekleşmiş. Diğer bütün ülkelerle birlikte değerlendirildiğinde Avrupa’da neredeyse her iki dakikada bir çocuğun kaybolduğu tahmin edilmekte ve küresel olarak ise günde kayıtlı bir göçmen çocuğun kaybolduğu ya da öldüğü rapor edilmektedir.
Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygur çocukları ailelerinin elinden alınıyor, itiraz edenler hapsediliyor ve çocuklar toplama kamplarında mankurtlaştırıyor.
“Urumçi katliamı sırasında yedi yaşındaydım. Ellerinde kesici aletlerle Çinliler sokaklara dalmış, delirmiş gibi önlerine gelenlere saldırıyor, ellerindeki büyük satırlarla insanları öldürüyorlardı. O sırada annem evimizin kapısını kilitledi, kapının arkasına masa sandalye elimize geçen her şeyi yığmıştık, tir tir titriyordum.
Beş gün sürdü, ne kadar korktuğumuzu anlatamam. İnsanların evlerine giriyorlardı, bazılarını tutukluyor, bazılarını oracıkta öldürüyorlardı.
Yüzlerce kişi öldürüldü, Urumçi’de Uygur Müslümanlarının evlerinde nerede ise hiç erkek bırakılmamıştı. Unutamıyorum o günlerdeki korkumu ve yaşadıklarımı.” diye anlatıyordu o günün yedi yaşındaki kız çocuğu. Bu gününse biricik annesi ellerinde tutuklu, değişen bir şey yok, zulüm son sürat hiç fasılasız sürüyor.
Urumçi katliamının şahidi hanımefendi boğazı düğüm düğüm yutkunarak ağlamamak için zorluyor kendisini ve dünya insanlarına sesleniyor: “Vicdanınızda nokta kadar bir insanlık kaldıysa bizim sesimizi duyun, Çin zulmünü durdurun!” diye feryat ediyor iki gözü iki çeşme.
Boğazında düğümleniyor sözcükler, biz çaresiziz ne olursunuz diyor yaşlı gözler, umutsuz bakışlarla.
Yemen‘in, Bağdat‘ın, Arakan‘ın, Urumçi‘nin, Gazze‘nin, Şam‘ın İslam coğrafyasının çocuklarının organları “helal organ” pazarlarında satılıyor.
Ne acıdır, ne hazindir Çin‘in Doğu Türkistan’da terör ve aşırılıklarla ilgili politikasını başta Mısır, Yemen, Suudi Arabistan, Filistin, Sudan, Pakistan, Irak ve İran gibi halkı Müslüman ülkeler de 46 ülke içinde yer alarak desteklediklerini açıkladılar.
Çin’e destek veren ülkelerin hemen hepsi zulme esir olmuş ve bir bakıma, BM’de daimi 5 üyeden birisi olan Çin’e esir olmuşlar!
Dünya zayıf ülkeler için adeta bir hapishane, çoğunun yöneticileri ise işbirlikçi, halkına zulmeden hain zavallılar.
Onun için hep diyorum: Türkiye güçlü olmak zorunda değil, GÜÇLÜ OLMAYA MAHKUM!
Doğu Türkistan’da insanlık ölürken zalimin yanında yer almak!
Aman Allah’ım kıyameti yaşıyor da bilmiyor muyuz?
Ne acıdır insanlığın öldüğünü sadece seyretmek!
Ne acıdır hiçbir şey yapamamak,
Ne acıdır acziyet, ne acıdır bunları görmek!
Oysa yetimin başını okşardı peygamber.
Sıkı sıkı öğretmişti yetim hakkını.
Yetim hakkı, insanlığın iflası olmuş meğer.
Nasılda unuttuk bizi biz yapan değerleri, yetimin başını okşamayı ve diğerlerini.
Ah çocuklar ah!
En az sizin kadar çaresiziz!
Size özgürce, masumiyetinizle insanlara insanlık dersi vermenize fırsat veremiyoruz.
Üzgünüz bunu biliniz!
Biliniz ve bizi Rabbinize öylece şikayet ediniz.
İşe yarar mı bilmem ama sizden özür diliyoruz.
Lütfen kabul ediniz.
Vesselam.