Piyasalar

Adliyedeki zorunlu kumara son verilmelidir

Punto:
Hakimler, savcılar, avukatlar, vatandaşlar, Adalet Bakanlığı bürokratları, Adalet Bakanı, Cumhurbaşkanlığı personeli ve Cumhurbaşkanı dahil ülkemizde yaşayan herkes adaletin kötü işlediğinden, adliyenin adaletsizlik ürettiğinden şikayetçi. Gerçekten de kamu hizmetleri içinde en düşü güven endeksine sahip olanı adalet hizmetleri… Bu memnuniyetsizlik bugünün sorunu mu? Kesinlikle hayır, eskiden beri bir adaletsizlik sorunu varolageldi ülkemizde. Bunun çok sebebi var, adliyede menfaat, siyaset, cemaat-tarikat-mezhep vs dayanışmaları ile adalet cinayetleri işlendiği sürece, kürsü verilenler adaletsizliğe hizmet etmeyecek vicdani olgunluğa erişmediği ve adalet sisteminde objektif, etkili ve paydaşların katılımıyla yapılan bir denetim sistemi kurulmadan adliyede adalet beklemek hayal… Bununla birlikte bazı müesseseler var ki, işleyişi zorunlu olarak adaletsizlikler üretiyor. Bu tür hukuki esasların/ilkelerin/müesseselerin ortadan kaldırılması veya ıslah edilmesi de gereklidir. Bunlara örnek olanlardan biri de kısmi dava ve belirsiz alacak davası müesseseleridir. Bu yolla adliyede kumar oynuyorsunuz resmen. Nasıl mı? Vatandaşın anlayacağı yalın şekilde anlatayım: Hukukumuzda “kısmi dava” ve “belirsiz alacak davası” olarak anılan iki tane kumarhane şeklinde işleyen dava türü var. Bunların işleyişi tam anlamıyla kumarhane gibi… Bu arada avukatınız ne kadar iyi olsa, hakim ne kadar dosyasına ve hukuka hakim olsa da bu kumarı oynamak zorunda kalabiliyorsunuz. Kısmi dava açtığınızda alacağınızın bir kısmını talep ediyorsunuz, kalanını daha sonra o dava içinde (ıslah ile) veya ayrı bir dava ile isteyebiliyorsunuz. Ancak zamanaşımı işlemeye devam ediyor. Adliyede davaların kesinleşmesi yıllaaaaaar yıllaaaaar sürüyor bu arada alacağınız zamanaşımına uğruyor. Zamanaşımına uğramadan önce gidip alacaklı olma ihtimaliniz bulunan yüksekçe bir rakam üzerinden alacak talebinizi yükseltip yeniden talep ediyorsunuz, bu sefer de alacağınızın birazı veya tamamı reddedilirse boşuna harç ödemiş olmakla kalmıyor üstüne bir de kaşı tarafa avukatlık ücreti ödüyorsunuz. Belirsiz alacak davası ise dava açtığınızda alacağınızı belirleyebilecek durumda değilseniz, yargılama aşamasında “kesin olarak belirlenebilir” olana kadar bekleyebilirsiniz. Ancak aynı alacak için ek dava açma imkanı yok, bir kere dava değerini artırmanıza izin veriliyor, son zamanlarda içtihatlar ile bir kere de ıslah yaparak dava değerini artırma imkanı getirildi, o kadar... Bu davalarda da alacak ne zaman belirleniyor, bilirkişi raporunda… Böyle saçmalık olur mu, adliyede hiçbir şey bilirkişi raporu ile “kesin olarak” belirlenemez. Kesin belirlilik kesinleşmiş mahkeme kararı ile olur. Ayrıca, uygulamada yaşanmış bazı olaylarda da gördüğümüz üzere; dava içinde, mahkeme alacağın belirlenmiş olduğu kanaatiyle size dava değerini artırmak için süre verip bir sonraki celse karar vereceğini bildiriyor. Siz de bir kere kullanabileceğiniz dava değerini artırma hakkını kullanıp harcını yatırıyorsunuz. Sonra, Hakim karar için dosyayı incelemiş bazı eksikleri görmüş onların ikmalini istemiş vs vs. Bir sonraki celseye bir gidiyorsunuz, hakim tayin olmuş, duruşma yok, ondan sonraki celse yeni hakim gelmiş, dosyayı incelememiş, bir celse daha atmış, yani toplamda bir sene boşa geçmiş, eksikler ikmal edilmiş, bu arada dava konusu malların değeri ekonomik kriz nedeniyle %30-50-100-200 mertebesinde artmış. Çaresizsiniz. Bir kere arttı, bir de ıslah yapsanız o da ayrı dert, baştan dava değerini artırsanız hakim karar verir mi meçhul, artırmasanız yerel mahkemede dava değerini artırmadığınız için hakkını yanacak… Adliyede siz bir kumarın içine düştünüz….!!! Detayları uzun, bu açıklamalar örnek olması için verdik… Böyle adalet mi olur?? Adliyede kumar oynanmaz, hak zail olmaz, adliyeye hakkını aramak için gitmiş kişiye kumar oynatılmaz. Olması gereken şudur: Talep tarihinde alacağın tamamı için zamanaşımı kesilir, alacak miktarı kesin hüküm ile belirlenir. Alacaklı isterse dava esnasında, isterse kesinleşmeden sonra mahkemeye alacağın güncel değerini istediği zaman hesaplattırır, alacaklı alacağının gerçek değerine kavuşur. Mahkeme kararında kapsamlı şekilde alacağın nelerden ibaret olduğunu detaylı şekilde tesbit eder (külli tesbit yapar), harcı yatırılmış kısmının ödenmesine karar verir (kısmi eda hükmü verir). Farkı varsa alacaklı bunu doğrudan icraya koyar veya yeniden dava eder. Kesin hükümle sonuçlanmamış bir yargılama sürecinde alacağın “kesin olarak belirlenebilir” olduğunu kanuna işlemek, kanunla, adliyede zorunlu kumar oynatmak demektir. Bilirkişi adaleti değil, mahkeme kararı adaleti olan ülkede alacak kesin hüküm ile belirlenir. Bozmadan sonra yeniden değer artışı izni verilmesi de sorunu çözmüyor. Bu süreçte Anayasa Mahkemesi de süre ihlali nedeniyle bireysel başvuru yolu ile önüne gelen dosyalarda, yargılamanın uzaması nedeniyle alacağı zamanaşımına uğramış kişilerin zamanaşımı nedeniyle uğradıkları zararın tazminine karar vermelidir. Büyük devlet olmak budur, büyük devlette adalet böyle tesis edilir. Devlet kendisi (yargısı) nedeniyle uğranılan zararları tazmin eder.