Öyle bir hava oluşturuluyor ki;
Sanki Türkiye bir etnik gruba öncelik/üstünlük tanıyarak, etnik ayırımcılık yapıyor.
Sanki, ülkenin Güneydoğu'sunda başka, diğer bölgelerinde başka bir hukuk uygulanıyor.
Sanki, Kürtçe konuşmak, yazmak, yayın yapmak yasak, konuşanı yaka paça içeri atıyorlar.
Sanki bazı meslekler, sadece belli etnik gruplara tahsis edilmiş, Kürt kökenli olanlar vali, milletvekili, kaymakam, doktor, bakan, subay, polis, Cumhurbaşkanı olamıyorlar.
Sanki Kürtlerden çok, diğerlerinden az vergi alınıyor.
Sanki Güneydoğu zulme boğulmuş, insanlar sadece Kürt oldukları için gadre uğruyorlar.
Sanki, ülkenin diğer yerlerine gidemiyorlar, gittiklerinde kovalanıyorlar.
Sanki hapishaneler devlete, millete, askere,polise, kadına, çocuğa kurşun sıkanlarla değil de, dağda koyun otaranlarla, Kürtçe konuşan masumlarla doldurulmuş.
Öyle bir hava estirilerek, sanki bölgede çok büyük, haksızlık- hukuksuzluk varmış gibi yaparak siyasetçileri -HDP/PKK'nın- tezlerine razı etmeye çalışıyorlar.
Üst üste çalıştaylar, toplantılar, konferanslar tertipleniyor, adları farklı da olsa hepsinin ima ettiği şey, "Kürtler haksızlığa uğruyor, onları bu sarmaldan kurtarmak gerekir." Bütün organizasyonlar bu algıyı oluşturmak için. Buna inandığınız an, artık aynı çevrelerin dayattığı çözüme ikna olmanız da kolaylaşıyor.
Elimizi vicdanımıza koyalım, bunların hangisi bu ülkede yapılıyor? Geçmişte yanlışlar yapılmıştır, bazıları münferit, bazıları tepkisel , diğer bazıları da dönemin kimi yöneticilerinin zihin yapılarından kaynaklanmış olabilir. Ama kime ayrımcılık yapılmış, kim etnik kökeninden, mezhebinden, meşrebinden dolayı ayrımcılığa uğramış?
Adam kadın, çocuk bebek demeden öldürüyor, kanun yakasına yapıştığı zaman ben Kürt'üm ondan diyor. Çalıyor, çırpıyor,yakalandığı zaman, kökenimden dolay gadre uğradım diyor. Kullandığı elektriğin parasını vermiyor, üzerine gidilince, kimliğimden dolayı diyor.
Efendim ana dilde eğitimin olmaması zulümmüş. Demek ki dünyanın yüzde doksanı zalim, çünkü çok az ülkede PKK/HDP'nin talep ettiği tarzda eğitim var. Çünkü bir ülkede bir örgüt bir parti farklı bir dille eğitim istiyorsa o örgüt veya parti aslında ayrı bir devlet istiyor demektir. İnsanları bir araya getirip bütünleştiren, tek millet haline getiren dildir. Dili ayırmak, bütünden ayrılmaktır. Bunu anlamamak için ya dünyadan habersiz, ya da kötü niyetli olmak gerekir. Buna destek verenlerin çoğunun -ana dilin - ne olduğunu bildiklerinden bile emin değilim. Ana dil, annenin dili değildir. Altı yaşına, okul çağına geldiğinde çocuğun en iyi konuşabildiği dil demektir. Ana dilde eğitim diyenler bunu kastetmiyor, anasının dili ile eğitim alsın diyor.
Kanada, belki bütünleşmeye neden olur diyerek dil yasaları ile Quebec bölgesinde Fransızca eğitimin önünü açtı. İngilizce kısa zamanda burada dışlandı,Quebec yönetimi bu imkanı İngilizceyi bölgeden sürmek için kullandı. Şimdi İngilizce eğitim almak isteyen çocukları sınava alıyor, yeterince İngilizce bilmiyorsa eğitimi İngilizce vermiyor, Fransızca okuyacaksınız diyor.
Belçika, dil bölgelerine ayrıldı. Flamanca konuşulan dil bölgesinde Fransızca okullara denklik yok, Fransızca konuşulan bölgelerde Flamanca okullara denklik yok. Fransız bölgesinde yaşayan bir Flaman çocuğunu orada okutamadığı için Flaman bölgeye taşınmak zorunda. Aynı şey Flaman bölgesinde yaşayan Fransız içinde geçerli. Böyle böyle Belçika etnik temelde bölgelere bölündü. Belçika'yı bir arada tutan tutkal AB'nin merkezi olması bir çok organının, kurumunun orada bulunması.
Eşit vatandaşlık da aynı şey, anayasa vatandaşların eşitliğini teminat altına almamış mı? 10. maddede "Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz," demiyor mu? Öyleyse bu neyin eşitliği? PKK/HDP'nin eşit vatandaşlıkta kastı, insanların birey olarak eşitliği değil, etnik grupların eşitliği. Anayasa vatandaşı değil, etnik kategorileri muhatap alsın diyor. Yani bireyleri bir tarafa bırakın, Kürt, Türkmen, Laz, Çerkez olarak etnik eşitlik istiyorlar. Bunun anlamı senin devletin varsa benim de olsun, senin bayrağın varsa benim de olsun, senin meclisin varsa benim de olsun. Bireysel eşitlik bütünleşmeye, etnik eşitlik parçalanmaya götürür.Bu kavramlar masum değil, her birinin ayrı hukuki sonuçları olur.
PKK/HDP bunları devletleşme yolundaki engelleri aşmak için istiyor. Mesut Yegen, "Kürtçe eğitim Kürtlerin Kürtlüklerini pekiştirecek," diyor. S.Demirtaş, Cuma Çiçek'in "Ulus, Din, Sınıf" isimli kitabında "ulus inşa ediyoruz," diyor. Bir ülkede niçin ayrı bir ulus inşa edilir, renk olsun diye mi? Bize Türklük vurgusundan vazgeçin diyenlere KCK sözleşmesine iyi bakmalarını tavsiye ederim, birçok yerde Kürtlük vurgusu var.
Ayrılıkçı çevreler sempozyumlar, çalıştaylar, konferanslar, yazılar, makaleler ile bu meseleleri hep gündemde tutmaya, bu konuları öne çıkararak, bu konuların arkasındaki gerçek amacı gizlemeye çalışıyorlar. Bu çizgide olmayan bazı siyasetçileri de bu taleplerini demokrasi ile özdeşleştirerek dekor malzemesi olarak kullanıyorlar. Adı HDP olmayan partiler de oyunun parçası olunca PKK biraz daha hedefine yaklaşıyor. Hani Gobels ne diyordu? Gerçek, çok tekrar edilen şeydir.
Böyle olunca onca kanla, bedelle verilen mücadelenin anlamı kalmıyor. Sonunda PKK'nın her dediğine evet diyecekseniz bu kadar bedel ödemek niye? Hala mı aklınız başınıza gelmeyecek, hala mı uyanmayacaksınız? Bin defa yazdım bu ülkeyi PKK/HDP bölemez, ama bu çizginin dışında kalan siyasetçilerin aynı çözüme ikna edilmesi böler. Etnik siyaset de mezhep siyaseti de bölme siyasetidir. Bu ülke doğusu, batısı, her rengi ile bütündür. Asıl ırkçılık siyaseti etnik taleplere göre yapmaktır. Böyle yapınca bir sorunun çözümüne katkı sunmuyorsunuz, o sorunu bahane ederek Türk milletini çözmek isteyenlere katkı sunuyorsunuz.
Allah aşkına uyanın.
Uyanın ve bu tezgaha gelmeyin!
Adınız farklıysa siyasetiniz de farklı olsun.