Ömür ÇELİKDÖNMEZ
Punto:
Dinle
ABD’de şaibeli seçim sonuçları sonrası Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında yaşanan kriz, neredeyse rejim bunalıma dönüştü. İngiltere, Trump karşıtlığını gizlemiyor. Biden ekibi ile el sıkıştıkları aşikar.
Hatta İngilizler işi o kadar ileri götürmüşler ki, Kanada sınırları içerisinde tatbikat bahanesi ile Çin ordusuna bağlı askeri birlikler konuşlandırılmış.
Pentagon bu durumdan rahatsız.
Commonwealth of Nations/İngiliz Milletler Topluluğu üyesi Kanada'ya posta koymuşlar. Durumun ciddiyetini kavrayan Kanada Ulusal Savunma Bakanı Harjit Sajjan alelacele Çin ile bundan böyle askeri tatbikat yapılmayacağını açıkladı.
Çin Halk Cumhuriyeti ile İngiliz sömürgesi Kanada askeri işbirliğini perdelemek için, Çinli teknoloji devi Huawei'nin sahibinin kızı ve şirketin CFO'su Mıng Vancou'nun, Washington'ın İran yaptırımlarını deldiği gerekçesiyle 2018 yılı Aralık ayında Kanada'nın Vancouver kentinde tutuklandı. Görünürde Kanada ile Çin arasındaki diplomatik gerginlik, ile başlamıştı.
Çin de Vancou'nun tutuklanmasına misilleme olarak, Kanadalı eski diplomat Michael Kovrig ve işadamı Michael Spavor'u ulusal güvenlikle ilgili suçlamaları gerekçe göstererek önce gözaltına almış daha sonra da tutuklamıştı.
Çin yönetimi, Mıng Vancou'nun serbest bırakılmaması üzerine, kanola bitkisi başta olmak üzere Kanada'dan ithal ettiği bazı malların ithalatını durdurmuştu.
ABD hayalet uçakları ABD'nin Main Eyaleti'nin kuzeyinde Kanada sınırları içindeki Çinlilere ait Yeraltı Üssünü Bombaladı
Çin ve Kanada arasındaki askeri paslaşmayı dikkatle takip eden Pentagon, kaçak güreşen bu ikiliye müdahale etmekten kaçınmadı. Geçen hafta kimligi belirlenemeyen savaş uçakları, ABD'nin Main Eyaleti'nin kuzeyinde Kanada sınırları içinde bir yeraltı barınağına bunker buster füzeleri ile saldırıda bulundu.
Bu hafta başı bazı kaynaklar, Kanada'da egitim görmekte olan 5000 Çinli askerin oldugunu iddia etti. Benzeri yeraltı barınakların Idao Eyaleti'nin kuzeyindeki Kanada toprakları içinde de oldugunu söyleniyor. Kanada hâlâ Ingiliz sömürgesidir o yüzden, onların resmi açıklamaları ile Çin'in resmi açıklamaları aynı ile düzeyde gerçekcidir diye bakmak lazım...
Trump’ın ve Erdoğan’ın damatlarının ABD ve Türkiye arasında yürütülen diplomasiyi nasıl etkilediğine ilişkin bir fikriniz az çok vardır.
Abd medyasında çıkan haberlerde ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye karşı gösterdiği “müsamahalı tavrın” ardında “güçle evli” üç damadın olduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, Aydın Doğan’ın damadı ve Trump’ın Türk iş ortağı Mehmet Ali Yalçındağ’ın ve Trump’ın damadı ve üst düzey danışmanı Jared Kushner’ın, ABD ve Türkiye arasındaki iletişim hattını kurduğu falan yazıldı çizildi.Ankara’da kıblesi Londra olanlar için de durum aynı.
Berat Albayrak ve Küreselciler
Amerika’daki kavganın bir benzeri kıyasıya Türkiye’de mevcut. Albayrak, dolar lobisinin adamı olmakla eleştirilmişti. Bu eleştiri daha çok Trump ailesi ile olan yakınlığından dolayı yapılmıştı.
Biden Ekibi ile bağlantılı Küreselcilerin Türkiye’deki ilk zaferi, görevinin bir kısmı da Beyaz Saray ile ilişkileri, Başkan Trump'ın kızı Ivanka Trump ve kocası Jared Kushner ile olan arkadaşlığı sayesinde yürütmek olan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifa ettirilmesi süreci oldu.
Kamuoyuna yansıtılmamasına rağmen kulis rivayetlerine bakılırsa, AK Parti merkezinde konuşlanan farklı odakların Erdoğan sonrası AK Parti Genel Başkanlığı ve dolayısı ile Cumhurbaşkanlığı makamına kimin oturacağı kavgası var. Hatta kimileri ısrarla Erdoğan’ın veliahdının damadı Berat Albayrak olduğunu ısrarla gündemde tuttular.
Berat Albayrak bu tür söylentilerden çokta rahatsız olmadı. Hoşuna dahi gittiği söylenebilir.
Nitekim istifası ile ilgili, “Erdoğan sonrası Cumhurbaşkanlığına aday olacağı söylenen Berat Albayrak’ın bu hayali de tedavülden kalmıştır. Geçmiş olsun!” değerlendirmesinde bulunmuştum.
Berat Albayrak’ın Erdoğan ailesinin sahip çıkmasına rağmen bakanlık makamına veda ettiğini ima etmiştim.
MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Soylu'nun görevden ayrılma talebine ilişkin, “MHP, mezkur istifanın kabul edilmemesinden ziyadesiyle memnundur” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Aynı tepkiyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı olmasına rağmen Berat Albayrak'ın, Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan istifasından esirgedi.
Erdoğan sonrası için kavga ve taraflar
Erdoğan'ın yerini kim doldurur sorusuna sadece Türk kamuoyu değil, yabancı gizli servisler de cevap arıyor. Bir zamanlar iki isim üzerinde duruluyordu.
İkisi de peşisıra Erdoğan'ın bakanlığını, başbakanlığını yaptı. Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım. Bana kalırsa ikisi de siyasi mevta. Ruhlarına el fatiha dedirten gücü merak ediyorum doğrusu. Gelecek vaat etmeyen siyasi oluşumlar, parkinson olmuş politik figür. İkisinin hikâyesi bu.
AK Parti kulisleri fokur fokur. Şimdiden Erdoğan sonrası genel başkanlık koltuğuna kim oturacak kavgası başlamış bile. MHP destekli İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, siyasi geçmişi, tavandan tabana nüfuz eden karizması ve istifa şantajları ile test ettiği siyasi gücü, onu ön plana çıkarıyor.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın gönlünde yatan aslanı bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Zaten her Genelkurmay Başkanı kendisini potansiyel Cumhurbaşkanı görür derler.
Erdoğan sonrası için Cumhurbaşkanlığına layık görülen diğer isim, MİT Başkanı Hakan Fidan. Ancak Fidanın bu konuda niyetini izhar ettiği söylenemez.
Aklı başında bir dostum, Akar ve Soylu'nun, Hakan Fidan’a karşı müşterek hareket ettiklerini söylediğinde, itiraf edeyim oldukça şaşırdım.
MİT Başkanı Hakan Fidan’a kimler neden saldırıyor?
Hakan Fidan'ın en uslanmaz muarrızları FETÖ terör örgütü mensupları. Hakan Fidan'ın MİT Müsteşarlığına atanmasına hiç sıcak bakmadılar.
Darbe girişimiyle Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör eylemini gerçekleştiren Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ), hükümeti devirmek için açıktan giriştiği ilk operasyon olarak değerlendirilen 7 Şubat 2012'deki MİT kumpası halen unutulmuş sayılmaz.
Uzun süredir yurt dışından eleştiri okları hep Hakan Fidan'ı hedef alıyor.FETÖ kalemşorları, Hakan Fidan ismini duyunca kuduruyor. Kuyruk acıları var. Ancak başka kuyruk acısı olanlarda var ki, Fidan ile uğraşmayı şahsi dava edinmişler.
Erdoğan’ın yakın çevresinde kümelenmiş bazı itibar cellatlarının son günlerde MİT Başkanı Hakan Fidan'ı, ne olduysa bir anda iflah olmaz Erdoğan muhalifi kesilen Ahmet Davutoğlu'nun ekibinden gösterme gayretleri dikkatlerden kaçmıyor.
Gerekçeleri bilindik.
Hakan Fidan, Erdoğan'ın 10 Ağustos 2014'te cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından MİT Müsteşarlığı'nı sürdürdü. 2015 genel seçimi sürecinde ise AK Parti'den milletvekili adayı olmak için görevinden istifa etti.
Fidan, istifa dilekçesini 7 Şubat'ta verdi ve 10 Şubat'tan geçerli olmak üzere MİT Müsteşarlığı'ndan ayrıldı. 20 Şubat'ta ise AK Parti'ye adaylık başvurusu yaptı.
Ancak Fidan'ın MİT Müsteşarlığı'ndan ayrılmasına Cumhurbaşkanı Erdoğan karşı çıktı. O da görevine geri döndü. Şimdi kalkmışlar bu süreci dillerinden düşürmüyorlar.
Yeni senaryo vizyonda: Akar ve Soylu Fidan’a karşı
Akar ve Soylu işbirliğinin Erdoğan’ın kabine içindek en güvendiği ismi Berat Albayrak’ı tasfiye ettikleri iddiaları yabana atılacak gibi mi? Damadın kamuoyuna antipatik gelen imajı, dolar kuruna bağlılığı, kamuoyu desteğini kaybettirmişti.
Akar ve Soylu aynı kabinede görevli iki bakan. Her ikisi de güvenlikten sorumlu. Başarılılar. Birbirlerini bütünlüyorlar.
Daha da önemlisi, birbirlerinin görev alanlarına müdahil olmadıkları gibi birbirlerinin ayağına bastıkları vaki değil.
Bu hususa özel itina gösteriyorlar. Bu iki ismin müşterek rakipleri olarak MİT Başkanı Hakan Fidan’ın gördükleri iddiası sözkonusu.
Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, 04.06.2020 tarihli yazısında, olası bir kabine değişikliğinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yerini MİT Başkanı Hakan Fidan'ın alabileceğini belirtmişti.
Fidan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında kritik süreçlerde Türk devletinin bekası için sigorta değeri taşıyan bir görev üstlendiği ve üstlenmeye devam ettiği gerçekliği yadsınamaz.
Fidan hangi ekolden Akar hangi ekolden?
"NATO bünyesinde çeşitli görevler yapan Fidan’ın, Maryland Üniversitesi’nde okurken Birleşik Devletler’in derin çevreleri ile irtibatlar kurduğu ve özel görüşmeler yaptığı anlatılıyor" denilse de, bu irtibatların bir görev bağlamında olduğu açık.
Fidan bu anlamda NATO'nun ABD kanadına, ABD’denin de küreselci karşıtı ekibine yakın bir isim. Lakin dudaklarında Kraliçenin buruşuk elinden izler yok.
Ancak onunla ilgili ortaya atılan İrancılık yaftası ve İsrailin Hakan Fidan düşmanlığı bir perdeleme diye düşünüyorum. At izi it izine karışsın isteyen bir aklın eseri bunlar.
Hulusi Akar ve İngiltere denince ilk akla gelen şey, malum, Abdullah Gül, Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile çektirdikleri o fotoğraflar oluyor.
Genelkurmay karargâh kayıtları, Akar'ın Genelkurmay 2. Başkanı olduğu tarihten itibaren düzenli İngiltere seyahatleri yapan bir komutan olduğu bilgisini içeriyor.
Askeri uzmanlara göre bu dönemde NATO üyeleri olmalarına rağmen hemen hiç Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya ziyareti söz konusu değilken sık sık İngiltere’ye gitmesi dikkat çekici.
Silahlı Kuvvetler’in en fazla askerî malzeme aldığı ülkelerin başında Amerika geliyorsa ikinci sırada Almanya bulunuyor. Örneğin Fırtına obüslerinin motor kısımları Almanya’dan ithal ediliyor.
Türkiye’ye gelen Patriot bataryaları da NATO şemsiyesi altında Alman bataryalarıydı. İtalya ile ortak ATAK helikopteri projesi vardı. Fransa’dan, güdümlü füzeler alındı.
Savunma kaynakları, askerî açıdan ziyaret edilmesi gereken en son yerlerden bir tanesinin İngiltere olması gerektiğini söylüyor. Fakat Hulusi Akar için durum tam tersiydi.
Neden acaba?
Bu sorunun cevabı Abdullah Gül, Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile Londra caddelerinde çektirdikleri o fotoğraflarda olabilir mi?
2014 yılında yapılan önemli bir görüşme
2014'te Kara Kuvvetleri Komutanı olan Akar'ın, Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda (IDEF) dönemin İngiltere Büyükelçisi Richard Moore ile özel bir görüşme yaptığı istihbarat raporlarına girdi. Ankara gazetecileri ve bilhassa savunma muhabirleri için çok ilginç bir buluşma olmasına rağmen, hiç bir yerde haber olmadı.
Gerçi çok gizli tutulan görüşmeye bir İngiliz orgeneral de dahil olmuştu. Başka hiç kimse yoktu. Üç kişi arasındaki görüşmede ne konuşulduğu bilinmiyor.
Neresinden bakarsanız bakın, bir başka ilginç olaydan söz edeyim, Türkiye’nin Moskova Askerî Ateşesi olan Cihat Yaycı'nın Kara Kuvvetleri Komutanı olan Akar’ın Moskova ziyaretini engellemek için elinden geleni yaptığı ve başardığı söyleniyor.
Akar üzerinden Londra ve Ankara ilişkileri
Rand Coorparation'ın son raporunda göze çarpan önemli husus; Türkiye’de ABD çizgisinde daha ‘dost’ bir muhalefet oluşturulması önerisi olmuştu.
Rand, Amerikan yönetimine, Tayyip Erdoğan'a karşı, "demokratik ama işbirlikçi bir muhalefet" örgütlenmesini, ordudan orduya ilişkilerin sürdürülmesini, ayrıca mevcut Milli Savunma Bakanı üzerinde durulmasını tavsiye etmişti.
Çünkü, Amerika’daki güç merkezleri, PENTAGON ve Türk Genelkurmay Başkanları arasındaki diyalogları derinleştirmek ve Türk Savunma Bakanı’nın artan önemini dikkate alarak ABD-Türkiye Yüksek Düzeyli Savunma Grubu'nu canlandırmak için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğinde hem fikirler.
Şeytanın avukatlığını yapmış gibi olsamda, Amerikan hükümetine bağlı düşünce kuruluşu RAND Corporation’ın, Türkiye’nin iç ve dış politikasını mercek altına alan “Türkiye’nin Milliyetçi Eğilimi” başlıklı raporunda, Acaba Amerikalılar, kendileri üzerinden İngilizler’in, Milli Savunma Bakanı ile görüştüklerini mi iddia ediyorlar? diye düşünmeden edemiyorum.
Bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Kraliçe'ye muhabbeti herkesin malumu. Gül ve Akar’ın ortak paydası her ikisinin de Kayserili olması. Ayrıca, Londra sokaklarında Abdullah Gül, Hulusi Akar, Şükrü Karatepe ve Fehmi Koru dörtlüsünün çekilmiş fotoğrafları çarşaf çarşaf internette halen dolaştırılmıyor mu!..
Eğer darbe olursa vebali Erdoğan’a ait. Neden mi? Çünkü yakın çevresindeki bir çok isim, Abdullah Gül döneminden kendisine intikal etmiş. Ya Gül gibi Kayserili mesela MSB Hulusi Akar mesela Şükrü Karatepe ya da onun atadığı bürokratlar.
Neden İngiliz darbesi? Çünkü, ABD ile Birleşik Krallık arasındaki rekabette Türkiye neredeyse merkez üs. İngilizler, Türkiye'de tutunabilmek için sermaye transferini hızlandırdı. Yatırımlarını artırdı.
Eğer Türkiye'de nüfuz kaybı yaşarlarsa bu Ortadoğu ve Orta Asya'ya veda etmeleri demek. Bu sebeple, çıkarlarını riske atmak gibi lükslerinin olmadıklarını düşünüyorlar. Eğer darbe yaptırırlarsa, bilin ki darbeciler dahi İngiliz kraliçesine hizmet ettiklerinin farkında olmazlar.
Darbe iki aşamalı planlanıyor!..
Önce “soft power” yumuşak güç denenecek. Siyasi hareketlilik, yeni partiler, yargı üzerinden küçük müdahaleler, iktidarın eleştirilmesi falan filan. Sonra “Hard-Power” sert güç aşamasına geçilecek. Milli, ulusal duyarlılıklar kaşınacak.
Ekonomik krizin deliye döndürdüğü çaresiz yoksulların can havliyle sokaklara dökülmesine zemin hazırlanacak. Zaten reel hayat pahalılığı, darbecilerin işini kolaylaştırıyor. Sokaklar karışacak.
Sağdan-soldan geniş tabanlı ortak bir sokak muhalefeti büyütülecek. Tıpkı “Gezi”de olduğu gibi iktidar, erk zaafı göstermemek adına Emniyet güçlerini göstericilerin üzerine gönderecek.
Uzun zamandır iktidar tarafından yemlenen semirmiş milis güçler, “sivil toplum kuruluşları” adı altında, tıpkı Mısır’da Tahrîr Meydanı’nda olduğu gibi, iktidar karşıtı muhalif kitleye saldıracak. Sonuç; Türkiye’nin nur topu gibi bir hu“Sisi’si” olacak.
Buna kim engel olabilir?
Sorunun cevabı belli. MİT Başkanı Hakan Fidan ve Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesindeki Londra karşıtı mensupları. Hulusi Akar'ın TSK'ne hakim olduğu görüntüsü biraz tartışılabilir.
Milli Savunma Bakanı ile mevcut Genelkurmay Başkanı uyumlu görüntü verselerde, Hulusi Akar sonuçta emekli Paşa. Yaşar Güler'in kendisinden umulmayan bir performans ile Akar’ın bazı taleplerini zaman aşımına uğrattığı söyleniyor.
CHP'nin TSK ve Katar bazlı eleştirileri üzerinde hiç düşündünüz mü? Yoksa vatan hainliği deyip geçtiniz mi? Eğer ikincisini yaptıysanız bir daha düşünün derim.
Çünkü CHP bu çıkışı ile Savunma Sanayinde stratejik öneme haiz, bazı kuruluşların Katar sermayeli İngiliz konsorsiyumuna satılmasına TSK ve MİT içinden yükselen itirazlara sözcülük etti.
MİT tırlarında olduğu gibi MİT’in Libya operasyonunun deşifre edilmesi kimin işiydi? Bugün Libya operasyonunda neden MİT, kontrol mekanizmasının dışında bırakılmaya çalışılıyor, hiç düşündünüz mü?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun organ mafyası ve uyuşturucu kaçakçılığından vergi alınması gerektiğine dair beyanı hangi gerçekliği deşifre ediyor?
Kılıçdaroğlu'nun uyuşturucu kaçakçılığından organ mafyasından vergi alınmasını isteyecek kadar beyni sulanmadığına göre, acaba narko trafik silsilesinde pay sahibi olan kimleri hedefliyor?
“Uyuşturucu satıcısının üzerinden sahte MİT kimliği çıktı” türünden haberler son zamanlarda sıklaşmaya başladı. İnsan sormadan edemiyor neden Emniyet, Jandarma veya TSK kimliği değil de MİT kimliği? Neden mi? MİT Başkanı Hakan Fidan’a yönelik yürütülen bir yıpratma operasyonu yapılıyorda ondan.
Erdoğan kumpasın farkında mı?
Dev-Genç ve Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneği (ADYÖD) gibi gençlik örgütlerinde çalışmış, 1988'de Sosyalist Parti'nin yönetim kurullarında görev yapmış, Sosyalist Parti'de Parti Meclisi üyeliğinde bulunmuş, Özgürlük ve Dayanışma Partisi Ankara İl Yönetim Kurulu'nda yer almış, Sürekli Devrim, İlk Adım, Saçak, Sosyalist Birlik dergilerinin yayın kurulları üyesi Yavuz Alagon’ın son yazısında, şu satırlar dikkatimi çekti:
“Anadolu Selçuklu mimarî üslubunu yansıtan Saray ve diğer külliyeler elbette Kültür Bakanlığı’na devredilecek, bundan sonraki cumhurbaşkanları hiç kuşkusuz Mustafa Kemal’in Çankaya Köşkü’nde ikamet edecektir.
Biz AKP’yi muhalefette, yine yüzde 3-7 bandında görmek isteriz.
Saray’dan beklenen, AKP’nin kurucularından Cemil Çiçek’in dediği gibi, “topyekûn tevbe-i nasûh” etmekten ibarettir.
Sayın Çiçek, hitap ettiği kişinin karakterini çok iyi bildiği için, “Tövbe edip aynı günahları işleyeceksek bu kabul edilir olmaz” diyerek muhatabını ikaz etme ihtiyacı da hissetmiştir.”
Cemil Çiçek üzerinden göndermeler adrese teslim. Ancak eğer ortada bir günah varsa Cemil Çiçek bu günahtan beri değil. Belki de ilk önce tevbe-i nasûh etmesi gerekenlerin en başında geliyor.
İngilizlere dikkat, Çingiltereye dikkat
Orhun Abideleri Bilge Kağan Anıtı’nda Çin milleti için, “Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmaz imiş” deniliyor.
Bu cümlenin ardından Türk milleti yine “Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin!” denilmişti. Şimdi aynı uyarıları İngilizler için yapmalı!
İbrahim Kalın Hakan Fidan'ın yerine mi geçmek istiyor?
İngiltere’nin Ankara eski Büyükelçisi ve İngiliz dış istihbarat başkanı Richard Moore’ın, MİT Başkanı Hakan Fidan dururken neden İbrahim Kalın ile görüşmeyi tercih etmişti?
Richard Moore'ın Ankara’da temasları sırasında muhatabı yani mevkidaşı Hakan Fidan; Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından kabul edilen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar ile birlikte Bakü'de bulunuyordu.
Ama tersinden analiz edilirse; MİT Başkanı Hakan Fidan'ın, Bakü ziyaretine denk getirilen Richard Moore’ın temas programını işlevsizleştiren bir görevi başarı ile tamamladı denilebilir. Anlamı İngilizler ve Türkiye’deki uzantıları MİT Başkanı Hakan Fidan’ın istemiyor.