Orhan KAVUNCU
Punto:
Dinle
24 HAZİRAN SEÇİMLERİNDEN SONRA NE OLURSA ÜZÜLÜRÜM?
Herkesin bir siyasi tercihi olmalıdır. 24 Haziran seçimlerinde benim de bir siyasi tercihim var. Bu tercihin başarısı için çalışmak da yanlış değildir. Sizin veya bir yakınınızın aday olması gerekmez. Nitekim ben veya bir yakınım da aday olmadığı halde ben de gayret ediyorum. Bazı sözünü bilmez facebook arkadaşlarım “hoca satıldın” filan diye yazıyorlar. Bunlara da aldırış etmiyorum. İnsanlar yüz yüze iken söyleyemeyeceği sözleri, mektupta veya mesajda da yazmamalı.
“Bizi bilmeyen ne bilir, bilenlere selam olsun”.
Seçimlerden sonra tercihimden dolayı pişman olmayacağım. Ama üzülebilirim. 2010 referandumunda “evet” oyu verdiğim için de şimdi pişman değilim ama üzülüyorum. Çünkü oyumun istismar edildiğini düşünüyorum. Geçen referandumda da “hayır” oyu verdiğim için pişman değilim; üzüldüm. Çünkü sonuç benim iradem yönünde tecelli etmedi.Ama 2010’daki kadar üzülmedim.
Şimdi de cumhurbaşkanlığı seçimleri dolayısıyla meydanlarında işportacı kavgalarını hatırlatan adaylar kazanırsa üzülürüm. Olgun, hakaret içerikli konuşmayan, dinleyicilerin “yuh” demesine bile müsaade etmeyen adaylar inşallah kazanır. Milletvekili seçimlerinde de benim oy vereceğim İYİ Parti, ümit ettiğim oyu alamazsa üzülürüm. Ama sonuç benim temennim ettiğim gibi olmazsa da seçmenin tercihine saygı duyarım.
Asıl problem seçimlerden sonra kazanan tarafın tutumudur. Seçimden bir müddet sonra kazanan taraf bir “cadı avı” başlatırsa, kaybeden tarafla ilintisi oy vermek ve sempati duymaktan ibaret olan insanlar zanlı, suçlu olarak görülür, haklarında kovuşturma, soruşturma yapılırsa asıl işte o zaman üzülürüm.
Zamanında bunlar oldu. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra Demokrat Partili insanlar, suçlamalarla hiçbir ilgileri olmadığı halde, sadece partili oldukları için takibe maruz kalmışlar, “kuyruk” olarak nitelenmişlerdi. İdam edilen üç devlet adamına hala içimiz yanıyor.
12 Eylül’de bunlar oldu. Askeri yönetim, istikrar adına, hukuku rafa kaldırdı. “Bir onlardan, bir bunlardan” yaklaşımıyla suçunun ne olduğu bile bilinmeyen gençleri idama mahkûm etti. Birçok genç de yıllarca hapis yattıktan sonra beraat etti.
28 Şubat sürecinde de bunlar oldu. Sadece başörtülü olmak bir suç sayıldı. “Batı Çalışma Grubu” adı altında kurulan birim, devlet memurlarını veya memur adaylarını anneleri başörtülü mü diye soruşturdu. Benim oğlum birkaç aşamalı yapılan Merkez Bankası sınavlarını kazandı ama mülakata çağrılan 38 kişiden 30’u alındı; benim oğlum alınmayan 8 kişi arasındaydı. Suçu benim oğlum, yani BBP milletvekilliği yapmış birinin oğlu olmaktı.
Ergenekon ve Balyoz davası süreçlerinde de bunlar oldu. Suçlamalarla hiçbir ilgisi olmayan onlarca subay sadece TSK mensubu olmaktan ve emir komuta hiyerarşisinde görevli olmaktan dolayı, tutuklandı, görevlerine son verildi. Bunların çok az bir kısmına iade-yi itibar yapıldı. Geri kalan büyük çoğunluğu mağdur oldu.
15 Temmuz menfur darbe girişiminden sonra da bunlar oldu, olmaya da devam ediyor. Darbe girişimiyledoğrudan veya dolaylı bir ilgisi olmayan on binlerce insan halen tutuklu bulunuyor.
24 Haziran seçimlerini kazanan taraf bunlardan ders almazsa üzülürüm.Kazanan ve ders almayan taraf benim tercih ettiğim taraf olursa daha çok üzülürüm. Yani sabık AKP iktidarında yapılmış olan yanlışların, suiistimallerin, haksızlıkların sorumluları hakkında soruşturma, kovuşturma açılırken, bir “devr-i sabık” yaratılarak AKP ile ilintisi oy vermek, sempati beslemek ve/veya üye olmaktan ibaret insanlar için “cadı avı” başlatılırsa,tercihimden dolayı pişman olmam ama benim oyumun istismar edildiğini, kötüye kullanıldığını düşünürüm, çok üzülürüm. Üzülmekle de kalmaz, gücüm yettiğince, şartlar müsaade ettiği kadarıyla mazlumun, mağdurun yanında yer alırım.
Seçimlerin insanımıza aydınlık günler getirmesini, birlik beraberliğimizi pekiştirmesini temenni eder, bütün taraflara sonuçların şimdiden hayırlı olmasını dilerim.