Piyasalar

2020 Senaryoları...

Punto:
SEVGİLİ ARKADAŞLAR; Biliyorsunuz zaman zaman sizinle de paylaştığım ve haftalık yayınlanan bankacılık sistemi "toplam kredi hacmi" verileri bize ekonomimizin gidişatı hakkında çok şey söyler; * 2018 yılı Temmuz ayında bankacılık sistemindeki toplam kredi hacmi 2 Trilyon 730 milyar TL idi... * 2019 yılı Temmuz ayında MB faiz düşürmeye başlamadan önce toplam kredi hacmi, aradan geçen bir yıla rağmen 2 Trilyon 501 milyar TL'ye düşmüştü... * MB'nın 2019 Temmuz sonunda başlattığı faiz düşüşlerine paralel olarak, her hafta kredi hacmi periyodik olarak artmaya devam ediyor. Nitekim, 14 Şubat 2010 itibariyle toplam kredi hacmi yine 2 Trilyon 707 milyar seviyelerine ulaşmış gözüküyor. Şimdi bu rakamların bize ne söylediğine bakalım: Ekonomi yönetimi ekranlarda; "bundan sonra büyümemizin temeli yüksek katma değerli teknolojik üretim ve ihracata dayalı olacak" demelerine rağmen, bankacılık verilerinin tam tersine söylediği gibi; tüketici kredilerinin artırılması suretiyle, piyasaya "can suyu" pompalamaktan başka bir şey yapılmadığıdır... 2019 Temmuz ayında bireysel krediler toplamı 500 milyar TL civarında iken, 14 Şubat 2020 tarihinde, tüketici kredileri toplamının 607 milyar TL'ye çıkmış olmasından anlıyoruz ki, 17 yıldır bilinen ve tekrarlanan tüketime dayalı hormonlu büyüme hikayesi devam ettirilmek isteniyor... Ekonomi yönetiminin, tüketime dayalı "hormonlu bir büyüme modeliyle" yine günü kurtarmaya ve seçmen nezdinde "işler iyiye gitmeye başladı" algısını oluşturmak dışında gözettiğimiz başkaca bir amacı bulunmamaktadır. Nitekim; bu konuda konuşan iş dünyasının temsilcileri, "bankalar firmamıza yatırım ve işletme kredisi vermek yerine, çalışanlarımıza tüketici kredisi vermek peşindeler" şeklinde yakınmalarda bulunuyorlar... Resmi rakamlara dayalı verilerden anlaşıldığı üzere; kitleleri narkozlayarak ve yapay bir şekilde kamu kaynaklı ucuz tüketici kredileri vasıtasıyla, ekonomi yönetimi günü kurtarmak ve uzatmaları oynamak amacındadır... Bu sürdürülemez hikayeyi 2020 yılı sonuna ulaştırabilmek için de, döviz kurlarını kontrol amacıyla "kamu rezervlerini" satarak ve toplam kredi hacmini her türlü riski gözönüne alarak 300 milyar TL daha artırmak ve cari açığı da 30 milyar $'ın üstüne çıkarmak zorunda kalacaklardır... Bu durumlar için biz de söylenen çok güzel bir lâf vardır; "ÖTERSE İYİ DÜDÜK." Sakın bu anlattıklarında ne var demeyelim; bu türden günü kurtarmaya dönük kaçamaklarla problemleri halının altına süpürmeye ve daha büyük bir ekonomik krizin alt yapısını teşkil eden dinamikleri oluşturmaya devam ediyoruz demektir... Krediye dayalı iç tüketimin bu şekilde tahrik edilmesi, devamında da ithalat artışının getireceği "cari açık" problemi ve büyümekte olan kamu bütçesi açıklarını da üst üste koyduğumuzda, bu olumsuz bileşenlerin sonucu çok yıkıcı olacak veya köklü çözümleri daha da ertelediğimizde ise, gelecek nesile enkaz bırakacağız demektir. R.GÖKDEMİR