Piyasalar

KUL YAZMALARININ HİÇ BİRİNİN YERİNE GEÇEMEYECEĞİ ALLAH KELAMI KURANI KERİM'İ KİM NEDEN YAKAR!..

Punto:

Yüce, muhteşem, ezelden ebede eşi ve benzeri olmayan, beşeri ilimlerle bir benzerinin yapılma ihtimali bulunmayan bir sanat ve marifet eseri olan Kuranı Kerim, Allah’ın canlı – cansız bütün kâinata; çözebildiğimiz ve daha çözemediğimiz sırlarla hep var olacak, bütün zamanlara mührünü vuran mesajlarını ifade etmektedir. O yokluk sınırlarını aşmış, varların da kendi doğaları ve mutlak irade/otorite tarafından tasarımlanan fıtrat gereği var oluşlarının gerekçelerini ortaya koyduğu koymuş ve koyacaktır.  O özdür, ölümsüzdür. Ancak O’nu yakmaya yeltenen nankör zavallı ölümlüdür. Zaten Kuranı Kerimin  koruyucusunun da; mutlak akıl, mutlak irade, mutlak otorite sahibi ve ezeli ve ebedi var olan Cenabı Allah olduğunu yine aynı mesajlardan anlıyoruz. Sanatın eşsiz ve benzersiz muhteşemliği, sanat sahibini işaret eder. Aslında yanan Kuranı Kerim değil yani; Allah’ın mesajlarını gösteren Ayetler, onları oluşturan harfler ve semboller değil, temeli ağaç olup kul yapımı olan kâğıttan yapılmış sayfalardır. Kısacası şekil değil zemindir. Kâinat kitabını tüm varları ve yoklarıyla, azları ve çoklarıyla, aleni ve sır içindeki sırlarıyla okuyup anlamamızı sağlayan canlı ve dirik rehber Kuran ve öğretmeni de sevgili – en sevgili Peygamberimizdir. Fıtratın gereği ve yaratılışın manasını işte o muhteşem rehber ve insan olmanın değerini, Allah’a kul olarak başka kullukları reddedip nasıl özgürleşeceğimizi, nasıl insanı kâmil olarak kendimizi gerçekleştireceğimizi, bunun için hangi sorumluluk ve görevleri üslenmemiz gerektiğini de elçi olarak gönderilen O en Baş Öğretmenden öğrendik ve yine O’nun sünnetlerinden öğrenmeye hayat boyu devam ediyoruz. Çünkü bu manada eğitim hayatın kendisidir. 
Değerli dostlar halk tabiriyle; “başkasının malı ile şuraya, buraya girilmez!..” ifadesini iyice hatırlayalım. Kendisinin bile en ince ayrıntısına kadar kendi imalatı ve kendisine ait olmadığı, kullandığı ateş ve kâğıdı atom ve moleküllerine kadar yine sanat sahibinin sanatı arasında olduğunu idrak edemeyen bir zavallının esas olarak kendisinden başkasına bir zarar vermesi söz konusu dahi olamaz. Değerli kardeşlerim, İnşallah hepimiz birer hafız misali ruhumuzun, bedenimizin, kalbimizin ve aklımızın derinliklerine nakış nakış işleyeceğimiz Kuranı Kerimi hiçbir beşeri güç alıp sayfa hesabıyla yakamaz. Özellikle seçilen ve elindeki aparatlar gibi kendisi bile kendisinin olmayan, baş kaldırmak istediği ve kendisine yaratılış gereği verilen ve de şahsına ait olmayan imkân ve fırsatı amacı dışında kötüye kullanarak isyan ve ihanet eden bu münafık, yaptığı çirkin eylemin sonuçlarının ne olacağını bilmek ve de kestirmek durumunda değildir. Bu eylem kesinlikle o akıl ve mantık özürlünün sandığı gibi sonuçlanmayacak ve bütün Müslümanlar için yeniden dirilişe vesile olacaktır.  O sadece bir veya bir bile olmayan çürümüş aparattır. Birileri adına, daha derinlerde gibi gözüken başka maksatlarla işlenen bu suç ve tahrik en hassas gözlerle ve en berrak idraklerle değerlendirilmeli ve okunarak gereği yapılmalıdır. O deyyuzun parmaklarıyla yaktığını düşündüğü aslı ağaç olan sayfalardaki Kur’an  lafzı ve Yüce Allah’ın mesajları bana göre o zavallının elinde kalmadan ve yere bile düşmeden, koruyanın koruyuculuğunda kâinata yayılmış ve bütün insanlığa nefes olmuştur. Artık nefesler daha derinlerden gelmeli ve kaderi ilahinin tecellisi boyutuyla alınması gereken mesajlar alınmalıdır. Eylem sahibi elbette ki yaptığı ve asla kabul edilemeyen davranışının bedelini çok ağır bir şekilde ödeyecek ve son pişmanlık ta fayda etmeyecektir. İnşallah bunu hep beraber göreceğiz. İşte o zaman hep beraber Hakka tutunarak kış uykusundan uyanıp düştüğümüz yerden ayağa kalkacağız.
Bu çirkin olaydan alınması gereken dersleri mutlaka almak zorundayız.  Artık Kuran ağaç kökenli sayfalardan çok, en yüksek farkındalıkla beyinlere, akıllara, yüreklere ve kalplere yazılmalıdır. O sahibine ihanet eden hain münafığın kirli elinin ulaşamayacağı yerler buralardır. İnsanlık olarak yaşadığımız sıkıntıların temelinde sanki bu durumlarla ilgili olarak yapılmış ihmaller vardır. Bu ve benzeri eylemlerin hedefi elbette ki İslâm Alemiyle beraber Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve doğal olarak aidiyeti, dili, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun, tüm paydaşlarıyla büyük Türk-İslâm Milletidir. İşte bu çerçeveden bakarak olayı değerlendirdiğimiz zaman; Türkiye NATO ve Avrupa Birliği ilişkileri masaya yatırılabilir. Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen ultra kripto mihrakların bu olayın tezgâhlayıcıları olabileceği unutulmamalıdır. Eylemi yapan kişinin Iraklı olması, Irak ordusunun Amerikan işgalinde karşı koymayıp silah bırakarak teslim olmasının arkasında Kesnizani Tarikatının/cemaatinin olduğu bilinmektedir. Bu yapı bizdeki FETÖ istihbarat terör örgütü yapısındadır ve Irak ordusuna Amerikalı askerlere silah doğrultulmaması yönünde talimat vermiş ve onu da kabul ettirmiştir. Bu kirli yapıdan yola çıkarak İsveç’te Kuranı Kerimi yakmaya çalışan o hainin de Fetullahçı terör örgütü mensubu veya iltisaklısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu ve benzeri tahrikleri onların çok rahat planlayıp yapabileceklerine çok şahit olduk. O yapının kullanamayacağı hiçbir şey yoktur ve olamaz. Hakikaten bu olay bana onları çağrıştırıyor. Bilinmelidir ki; ülkemize karşı uluslararası düzlemde işlenen provokatif eylem ve söylemlerin arkasında onlar aranmalıdır.  Çünkü 15 Temmuz akşamı Türk Milletinden yedikleri darbenin kuyruk acıları daha dinmemiştir. Şüphesiz ki İsveç devlet ve hukuk düzeni olarak çokta masum değildir. 
Bir varmış, bir yokmuş!..